Güneş tüm masumiyetiyle çevreyi kuşatıyordu. İnsanlar Example şehrinin verdiği bunalımlı iş haftasını bırakarak haftasonunun gelme sevinciyle evlerine dönüyorlardı. Otobüsler ve metrobüsler tıklım tıklım insanlarla dolmak üzereydi ve büyük bir aceleyle bu saçma oldukça büyük araçlara binerek evlerine dönüyorlardı.
Cadde'nin öbür tarafından gelen turkuaz ceketli son derece kindar bir iş adamı aceleyle son anda metrobüse yetişmeyi başardı ve büyük bir şey yapmış umuduyla şehre özel mavi akbilini okutarak içeri insanların tıklım tıklım olduğu yere doluştu.
Cadde her zaman ki gibi ışıl şıldı. Ve dükkanlar bu haftanın verdiği iyi kazancı unutmamış gibi duruyorlardı. Caddenin yollarını belediye uzun süreden sonra yenileme fırsatı bulmuştu. Sokak lambaları bu yenilikten faydalanamamıştı, fakat belediyenin gücü bu yılda yolları yeniletmeye yetmişti.
Tabela'nın tekinde kocaman harflerle 'C.L.S.M.' yazıyordu ve burada yeni giyim mağazalarının geldiğinin işaretiydi ve insanlar önünden geçtikçe gördükleri fiyatlara inanamayarak içeri giriyorlardı. Bu mağazanın nostaljik vitrininindeki kül tonu rengi oldukça dar elbise giydirilmiş manken, camın öbür tarafında elinde gofretle bir şeyi bekleyen, kırmızılar içindeki sarışın kıza göz kırpıyor gibi bir hali vardı.
Evsiz, yüzü solmuş, bitkin olan dilenci adam son derece asabi, zevk düşkünü bir adamın peşine takılmış ondan bir şey istercesine arkasından onu dürtüyordu. Onların hemen arkasında, eski Penpon elbisesiyle ön plana çıkmış, genç hanımefendi aceleyle bebeğini arabasına bindirdi ve peşinden at koşturuyorcasına daha deminki iki adamın arkasından aceleyle uzaklaştı.
Etraf gittikçe kalabalıklaşıyordu ve caddenin solundan insan seli akıyor gibiydi, çünkü caddenin sol tarafından yol alındığında yıpranmış, iki katlı eski şehir evlerine benzer iş binalarıyla karşılaşma oranı çok yüksekti.
Akşam olmaya başlıyordu denebilirdi ve etrafı gittilçe ekşi bir koku üç dört dakikalığna yer aldıktan sonra mis gibi çiçek kokuları yer almaya başladı.
Funk tarzı arabalar caddeye, kaldırım kenarlarına gömülmüş sahiplerinin gelmesini bekliyorlardı.
Karanlık iyice gökyüzünü kiralamaya başladığında insanlar azalmaya başlıyorlardı ve sokak lambaları tiz bir ışık yayıyordu etrafa. Tiz ışıklar yükselmeye başladığında karanlığın içinden siyahlı, saçları gerektiğinden fazla dalgalı, yaldızlı ceket giymiş orta boylu zayıf bir adam kimsenin farketmediğini düşünerek iki derme çatma binanın arasına girerek ortadan kayboldu.
Belli ki kimsenin umrunda değildi ve siyahli adam bu aradaki kapıdan girerek merdivenleri hızlı hızlı çıktı. Çatı katına ulaştığı anda gökten kulak kabartıcı cılız bir sesle aşırı büyük, kırmızımsı ışın çatının işaretlenmiş merkezine ufalanmış halde kondu.
Siyahlı adamın bunu beklediği bakışlarından süzülüyordu. Adam tombul bidonların üstünde yerini alırken kırmızı ışın kasvetli bir adama büründü.
Gök mavisi baştan çıkartıcı gözleri, buğday tenli hoş vücudu ve dağınık saçları ile kasvetli adam çıkageldi.
Siyahlı adam o sırada bidonların üstüne oturmuş eliyle değişik hareketler yapıyordu, kasvetli adamı görünce işaret etti:
'Hey, Liam! buradayım.'
Uzaktan elindeki asayı beline tokuşturarak cevap verdi:
'Gördüm Jackson.'
'Görüşmeyeli çok oldu. Görmediğimden beri çok değişmişsin.'
Liam soluk soluğa:
'Öyle ya' dedi 'Tamı tamına 10 yıl.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saint Hause ve Kasırga Ordusu
FantasyBir büyücü mutant olan Saint, küçük yaşta anne ve babasını bilinmeyen bir nedenle kaybetmiş ve teyzesiyle birlikte yaşamaya başlamıştır. Karşısına çıkan bir adam sayesinde ailesiyle ilgili bildiği her şeyin gerçek olmadığını öğrenen Saint, arkadaş...