1-Bam!

67 4 2
                                    

Hızlı hızlı alıp verdiğim soluklar sıkılmaya başladığımın habercisiydi. Uzun zamandır bu işin peşindeydim ve sona gelmiştim.

Siyah tayt üstüne siyah yüzücü atleti onun da üstüne siyah kapüşonlum ve giydiğim siyah bot tarzı spor ayakkabılar en azından daha rahat olmamı sağlıyordu. Terleyen ellerimi taytıma sildikten sonra elimde duran tabancaya kısa bir bakış attım. Siyah susturuculu bir FN (Five-seveN)

Ezbere biliyordum bu tabancayı.  Uzun zamandır  her  renginden bulundurduğum Glock 17  ye bir süreliğine ara vermek amacıyla almıştım. Pek çok silah uzmanına göre dünyanın 1 numarası olarak tanımlanan bu silaha kanım kaynamıştı.

Hedefin yaklaşmasını beklerken silahın özelliklerini sıralamaya başladım aklımda. 5,7 kalibre. Brüt ağırlık 744, net ağırlık 618. Merminin çıkış hızı saniyede 700 m olmasına rağmen etki alanı 100 m ile sınırlı. 20 şarjör kapasitesi. Namlu uzunluğu 122 mm toplam uzunluk 208 mm. Belçika üretimi.

Ben  aklımda kendimce eğlenirken öldürmem istenilen adamın da benden tarafa yaklaştığını fark ettim. Derin bir nefes alıp korumalarının arasında kasıla kasıla yürüyen hakimin tam alnının çatına nişan aldım.

Üç..

İki..

Bir..

Bam!

Alışveriş merkezinin etrafındakiler çil yavrusu gibi dağılıyorlardı. Korumalardan birkaçı yere yığılan hakimi arabaya taşımaya çalışırken geri kalanı da öldürücü darbenin nerden geldiğini anlamaya çalışıyorlardı.

Ben mi?

Zaferimin tadını çıkarmak için kendime zaman ayıramadan silahımı siyah, küçük sırt çantama atmış ve kapüşonumu kafama geçirip tepeden gevşek bir  at  kuyruğu yaptığım düz saçlarımın kapüşonumdan çıkmasına izin vererek, yüzümdeki hain tebessümle pürüzsüz kaldırım taşlarını arşınlamaya başlamıştım bile.

Surat  ifademe aşinaydım.  Makyaj yapmayı sevmediğim halde gözümden eksik olmayan kalın göz kaleminin çevrelediği bal rengi gözlerim her zaman olduğu gibi canlanmış biraz da koyulaşmıştı. Yüz kaslarım gerginliğini korurken dudağımdan eksik olmayan yamuk gülüş yerini almış ve hepsi bir arada kapüşonun ardındaki yüzüme gizemli bir hava katmıştı yine.

AVM nin bulunduğu sokağın köşesine bıraktığım arabama attım kendimi. Yine benim rengim siyah, Ford Mustang Shelby GT 500, çocuğum gibi sevdiğim arabam. Biner binmez direksiyonunu okşadım. Biliyorum manyakça ama erkek gibi yetiştirildiğim göz önünde bulundurulursa arabalar ve silahlara olan ilgim mazur görülebilir sanırım.

Daha fazla zaman kaybetmeden arabamı çalıştırdım ve  eve sürmeye başladım. Ağaçlar hızıma uyarcasına gözden kaybolurken şehir dışına çıkmıştım bile. Yaklaşık 40 dakika süren yolculuğun ardından evime ulaşmıştım.

İçeri girer girmez ev arkadaşımı aramaya başladım. Beni ilk karşılayan Odyn oldu. Köpeğim. Bir Sibirya Kurdu.

''Merhaba oğlum.'' Okşadığım kafasını geriye atan Odyn beni bir yere götürmek istercesine havlamaya başladı. Onu takip ederek salonda buldum kendimi. Güneş batmak üzereyken kullandığımız siyah perdeler kapalı olduğu için içerisi zifiri karanlıktı. Köpeğimin havlamalarına aldırış etmeden lambaya elimi uzattığım an elimin üstüne bir el daha koyuldu.

Adrenalin damarlarıma hücum ederken bedenim bu uyarıyı bekliyormuşçasına tereddütsüz elimin üstündeki eli yakaladı ve sahip olduğu kolla beraber öne çekip bükerken birden ışıklar yandı.

Kırık RomanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin