2. BÖLÜM "BEKLEYİŞ"

41 5 1
                                    

İşte Çarşamba. Bana kafa tutan o çocuğa kendimi kanıtlayacağım gün. Okula hızlıca girdim ve o yakışıklıyı aramaya başladım. Onu nerede bulabilirdim ki? Kendimi ona göstermek istiyordum. Beni kimse küçümseyemezdi. Bunu neden kafama bu kadar taktığımı bende bilmiyorum. Ama takmıştım işte. Bir anda aklıma okulun ilk günü tanıştığım çocuk geldi. Neydi adı? Ukay? Ah! Hayır, Uzay.  Onu hemen bulmalıyım.

Sınıfa girdiğimde çantamı sırama koydum. Uzay nerede olabilirdi? Arasam bulur muydum acaba? Bunları düşünürken ayaklarım sınıfın kapısını aşarak ilahi bir güçle beni parlak zemine gönderdi. Olamaz. Az önce düştüm mü ben? Koridordan gülme sesleri gelirken kendimi sakarlığımla kucakladım. Okulun ilk haftası daha ne kadar kötü olabilirdi. Derin kahkahaya maruz kalan havayı olabildiğince içime çektim. Kalkmak istemiyordum. Rezilliğimi deşmek istemiyordum. Alnımda biriken baloncukları gözlerimi kapayarak elimin tersi ile sildim. Gözlerimi açtığımda yanımda duran mavi supralara içtenlikle ‘merhaba’ dedim. Onlara dokunmaya çalıştığımda bir el elimi tuttu ve beni yukarı, kendine doğru çekti. Sersem hareketlerle ona fazla yaklaşıp yüzüne olduğunca bakmaya çalıştım.

“ Kitap okuma olayın da böyle rezilse seninle olmaz kızım.”

Yüzündeki gülümseme gittikçe genişlerken elimi ondan çektim. Nasıl bu kadar ukala olabiliyordu? Beni baştan aşağı süzdükten sonra dizimde takılı kaldı. Giydiğim elbise yüzünden açıkta kalan bacaklarıma baktığını düşünsem de kafamı eğip dizlerime baktım. Soyulmuşlardı. Başımı tekrar kaldırıp ‘ne muhteşem’ dercesine bir hareket savurdum.  Kolumdan tutup okulda beni sürüklemeye başladığında bir şeyler mırıldanıyordu. Kolumu kendime doğru çekip ondan kurtulmaya çalıştım ama köpek tasması tutar gibi sıkı kavramıştı kolumu. Ukala.  Ayaklarımı yere sıkı basıp onu durdurmak için hamle yaptım. Durduğunda bana anlamsız bir bakış attı. “Ne yapıyorsun ya sen?” sesim boğazlarımı yakarak dışarı çıkmıştı. “İyi yapıyorum ve verende çok.”bana karşın oldukça sakin ve dalga geçer gibi bir tepki vermişti. Gözlerimi devirmeme ve iğrenmeme neden olan bu cümlesinden sonra isteksiz bir edayla devam ettim sözlerime “ Sen iğrençsin. Ve de sapık.” Yüzünden düşmeyen gülümsemesini bastırmaya çalışıyor gibiydi. Gözlerine baktığımda kızgınlık, öfke ve sinir gördüm. Ne olmuştu şimdi. Bunu söyledim diye bana kızacak mıydı? Eminim daha önce birçok kişiden duyduğu bir şeydir. Tuttuğu kolumu sertçe bırakıp beni omzuna attı. Bu hareketi beklemediğim için okulu yerinden sallayan bir çığlık kopardım. Ellerimi sırtına vurup beni bırakması için söylediğim cümleleri duymazdan geliyordu. Okuldaki diğer kızlar o geçerken gülmelerine ara verip önlerine bakmaya başladılar. Ondan çekiniyorlar mıydı? Son kez şansımı denedim ve büyük bir çığlık attım. Burası nasıl bir okuldu böyle? Buranın öğretmenleri, ispiyoncu öğrencileri yok muydu? Cesaretim atmosfere karıştı. Pes etmiştim ve beni götürdüğü yere kadar sabretmeye çalıştım.

 Pamuğu aldı. Yarayı alkolle temizledikten sonra üstüne yara bandı yapıştırdı ve ayağa kalktı.  Ellerini yıkamak için musluğa gittiğinde şu kitap olayını halletmeyi düşündüm. Sedyede iyice doğruldum. Ellerimi önümde birleştirdim.

“Kanser hastası bir kız. Ölmesine sadece üç ay var. Bu üç ayda kendisini çok sevecek birini arıyor. Önüne gelen herkese söyleyebildiği kadar çok yalan söylüyor. Ama hiçbirinde pişman olmuyor. Sonra hayatına yakışıklı ve zengin bir adam çıkıyor. Hayatı boyunca bitmeyecek paraya sahip olan bu adam, kıza hiç yüz vermiyor. Onu sevmediğini açık bir şekilde yüzüne vuruyor. Kız buna çok üzülüyor… Ölmesine tam bir ay kala dayanamayıp intihar ediyor. Adam kızın öldüğünü öğrendiğinde büyük bir çaresizlikle ağlamaya başlıyor. Hiç durmadan. Haftalarca, aylarca ağlıyor. Sonra bir mektup yazıyor. Aslında kızı çok sevdiğini, onunla olabilmek için doğru günü beklediğini kağıda döküyor. Mektubu yedi sayfa boyunca devam ettiriyor. Daha sonrada mektubu kızın mezarına bırakıyor. Yanında getirdiği silahla kafasına sıkıyor. Olanaksız bir şekilde kızın yanında hayata gözlerini kapatıyor...” derince bir nefesi içime çektim. “ Kitabın sonunda eğer ölmeselerdi gelecekleri nasıl olacaktı onu gösteriyor. Kadın başka bir adamla evli ve çocuğu var. Sevdiği adamsa çoktan ölmüş. Öğrendiği anda kalp krizi geçiyor. Oda orda ölüyor.”durdum, ona baktım.  “Bazen hikayeyi biz belirleriz. Nerede ve ne durumda olursak olalım. Sonu hep aynı biter.”gözlerinin içine yoğunlaştım. Boş gözlerle bana bakıyordu. Dudakları düz bir çizgi halindeydi. Yüzünde tek bir kas bile oynamıyordu.

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin