3. BÖLÜM "ÖPÜCÜK"

34 2 0
                                    

Dokunduğum her bir uzvum ağrıyordu. Boynumda görünmez bir şekilde beni boğan zincir, halkalarını bedenime sabitlemiş tüm düşüncelerime ayna tutuyordu adeta. Gözlerimi kapatıp yeni bir güne kendimi hazırlamak bu kadar zor almamalıydı.  Ellerimi son kez yüzüme kapattım. Söyledikleri beynimin her bir kösesinde yer edinmişti. Kazınamayacak şekilde yerli yerindeydi. İsmi bile havalı olan bu çocuk nereden çıkmıştı karşıma? Yarın milat derken neyi kastettiğini anlamlandırmaya çalışırken uykunun sıcak bakışları uzaklaşıyordu benden. Yatağımda üçüncü kez sağ tarafa döndüm. Tek bacağımı yorganın üstünden attım. Uyumak, isteğim tek şeydi. Gözlerimi kapattım.

~~

Melodi sesi daha fazla yükseldi. Beynimin içinde çalan bir orkestra, en sevdiğim müziği mırıldanıyordu. Kulaklarımı kabarttım, müzik gerçekten etkileyici bir tonda artmaya devam ediyordu. Yatağımda biraz doğrulduğumda bu sesin telefonumdan geldiğini yeni idrak ettim. Yeşil tuşu kaydırdım.

“He?”

 “He mi? bir kız kibar olmalı Yaşam.”sesi alay yüklüydü. Gözlerimi devirmeyi ne kadar istesem de uykulu bir göz kapaklarıyla bu pek mümkünmüş gibi gelmedi. Kendimi yatağa bıraktım. “Kimsiniz?”bir anda bu ciddiyet nereden gelmişti üzerime. Hırıltılı bir ses duyduktan sonra sorumu tekrar ettim.

“Benim. Hani şu birlikte olmak için iki günde sekiz yüz sayfalık bir kitabı bitirdiğin çocuk.”

Gözlerim iri iri oldu. Uykumu açmamı sağladığı için teşekkür mü etmeliydim. Derince bir nefes aldım.

“Birlikte olmak için yapmadığımı söylemiştim.”diye tısladım. Sinirle çekiştirdiğim saç diplerim sızladı. Ukala biri olmak için özen mi gösteriyordu? Sesindeki alaycılık birazcık kaybolamaz mıydı?

 “Hazırlan uykulu ses. Seni almaya geleceğim.” Buda ne demekti şimdi? Gözüm yukarıda olan saate kaydı. Saatin 05:00 olduğunun farkında mıydı bu çocuk. Onun cevap vermesini beklemeden sorularımı yeniledim.

“ Saatin çok erken olduğunu biliyorsundur umarım. Ayrıca numaramı nereden buldun? Ve neden benimle ilgileniyorsun?”

“Nefes almayı denemelisin. On beş dakika sonra oradayım, bekletme.” Telefondan gelen sinyal seslerinden yüzüme kapattığını anladım. Bu çocuğun amacı neydi? Bu saatte ne yapacaktı benimle? Oflayıp yataktan kalktım.

On dakikadır beni bekletiyordu. Bana ‘bekletme’ diye ikaz da bulunuyor ama kendisi bekletiyordu. Ayaklarım yeri sarsarcasına vururken siyah bir Mercedes önümde durdu. Cam hafif bir şekilde inip yapboz gibi arkasında duran yakışıklıyı tamamladığında kaşlarımı çattım. Arabaya binmem için el hareketi yaptı, arabanın önünden geçip ön kapıyı açtım. Sinir dolu sesimle “Bana bekletme diyorsun ama sen bekletiyorsun.”diye kükredim. Oysa bana tezat sakin bir sesle “İşim çıktı. Üzgünüm.”dedi. Elimi enseme götürdüm ve nefes verdim. Arabanın çalışma sesi duyulduğunda gittiğimizi belli eden bir harekette bulundu. Yüzüne baktığımda yüzünde bir ciddiyet hakimdi. Emniyet kemerini bağlamamıştı.

“Nereye gidiyoruz? Ve sana söylemediğim halde evim ile numaramı nasıl buldun?

“Kahvaltı yapmaya gidiyoruz. Ve bana söylememen hiçbir şeyi değiştirmez çünkü senin hakkında her şeyi dün gece öğrendim Yaşam Alkan.”dedi soğuk bir sesle. Anlamsız bakışlarımı ona çevirdim. Ne demekti bu? Ne öğrenmişti dün akşam. Çaresizliğimi görmüş gibi açıklama yaptı. “Dün gece güvenliğime seni araştırmasını söyledim. Bütün bilgilerini elime ulaştırmayı başardı.” Bedenimi tamamen ona doğru döndürdüm. Bunu neden yapmıştı?

“Hakkında her şeyi biliyorum. En sevdiğin renkten, annenle babanın ayrı olmasına kadar.”

“Bunu neden yapıyorsun? Neden benimle ilgileniyorsun? Sırf sekiz yüz sayfalık bir kitabı okuduğum için mi?” yüzüne odaklandım. Gözlerini bir kez olsun yoldan ayırmamıştı. Arabayı kenara çekti ve durdurdu. Oda benim yaptığım gibi vücudunu bana çevirdi. Gözlerimin içine baktı. Bakışlarından ne düşündüğü anlaşılmıyordu. Ama her baktığım zaman gözlerinde öfke kırıntılarını görüyordum. “Seninle ilgilenmek hoşuma gidiyor. Saçma ama iyi geliyorsun.”gözlerini kıstı.

“Benden hoşlanıyor musun?”dedim ben bile çıkardığım ses tonumdan nefret ederek. Gözlerini benden çekti. Kafasını ‘hayır’ anlamda salladı. “Sadece yalnız kalmak istemiyorum. Seni kendi pisliğime katmak can sıkıcı ama bunu yapmazsam kendi pisliğimde tek kalacağım.”yalnızlık kelimesi bu kadar güçlü olamazdı. Yaşadığı şeyleri öğrenmek isterdim. Şansımı denemek için ağzımı açtım ama pişman olmaktan korkuyordum. “Sen, yalnız değilsin. Gördüğüm kadarıyla zenginsin neden yalnız olasın ki?”sesim onu yatıştırmaya çalışır türdendi. Ama neye karşı sakinleştiriyordum. Yüzünü buruşturdu. “Zengin olan insanlar yalnızlığa mahkum olamıyor mu yani? Aptal olma. Kötüyüm ve bunun cezasını fazlasıyla çekiyorum. Bugün bir milat. Artık sende benimlesin. Alış buna.”dedi

Ona iyi gelmem saçmaydı. Yeni tanıdığı bir kıza bu kadar yakın olması saçmaydı. Gözlerimi ondan ayırdım. “Ben bunu istemezsem. Yani… seninle olmak istemezsem.” Arabayı çalıştırmaya başladığında ayağını gaza kökledi. Etraf boğukça çığlık atarken “Öyle bir seçeneğin yok. Ben istiyorsam, sesini çıkaramazsın.”

Kesinlilik bildiren ses tonu itiraz istemiyordu. Camdan dışarı bakmak için ona arkamı döndüm. Hızla yolda ilerlerken son sözünü söyledi. “Artık hayatın benim kararlarımla şekil alacak. Buna kendini hazırla, Yaşam.”

Beni okul yoluna soktuğunda üzerimde okulun stresini taşıyamayacak kadar yoğun bir yorgunluk vardı. Yeni tanıştığı her kıza böyle mi yapardı? Derin bir nefes aldım. Ellerim onun yanında titriyor, nefes kesecek yakışıklılığı aklımı başımdan alıyordu. Arabayı durduğunda yüzüme baktı. Bir an iyi ki görüyorum diye şükrettim. Göremeyen bir insan bu güzelliği tamamen kaçıracaktı. Gözlerini, yanaklarını, kaslı gövdesini göremeyecekti. Gözlerimi istemsiz olarak kaçırdım ve kahvaltı için teşekkür etmem gerektiğini düşündüm. Emniyet kemerini çözdüm. Tekrar ona doğru dönüp gözlerine baktım. “Teşekkür ederim. Güzel bir kahvaltıydı.”sesimin titremesine mani olamamıştım. Hiçbir şey söylemeyince arabadan inmek için kapıyı açtım. Kolumu sardığı parmakları beni koltuğa sabitledi. Eğilip açtığım kapıyı kapattığında bana iyice yaklaşmıştı. Açmak için hareket etiğimde kilit sesini duyup irkildim.

“Ne yapıyorsun Yığın?”

“Ne yapıyormuşum? Kuru bir teşekkürü kabul edeceğimi mi düşündün yoksa? Seni öpeceğim.”dedikten sonra dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Öylesine sert gömülmüştü ki dudaklarıma, ağzının içine gönderdiğim iniltiden haz edip geri çekildi.

“İlk öpücüğünü almanın keyfini sürmek de muhteşem.”dedi. O kusursuz yüzüne gönderdiğim tokatla bu söylediğini doğrulamadığımı anlamalıydı. Ama bunu nasıl bilmişti? İlk öpücüğümü aldığını nasıl anlamıştı? Sinirlendiğini görebiliyordum. Gözlerindeki öfke alev almıştı.

“BİR DAHA BUNU SAKIN YAPMA!”diye kükredi suratıma. Benim ona böyle yapmam gerekmez miydi? Onu daha dört gündür tanıyordum ve o beni iki kez öpmüştü. Benim ona sinirlenmem gerekmez miydi? Gözlerimi kapatıp inmek için yalvardım. Kapıyı açtığında hızlıca arabadan çıktım. Yakışıklı oluşu mu yoksa cesaretsiz oluşum mu beni ona bağırmaktan alıkoymuştu. Hayatta beklenmedik şeyler yaşanırdı. Peki ya bu durum? Beklenmedik miydi yoksa kaderim mi? Dev bir mıknatıs mı birleştirmişti bizi? Artık o mu vardı hayatımda? Cevapsız sorular artacak mıydı kafamın içindeki gelen kutumda?

multimedia YAŞAM ve YIĞIN. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 23, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin