Sevgili Lee Minhyung;
Bu gün aralığın beşi, 2018. Saat gecenin kaçı bilmiyorum. Ama on ikiyi geçmiş gibi görünüyor. Bu defterin de son iki sayfası kalmış ve ben de günlük tutmayı bırakıyorum zaten. İşte bu yüzden bu iki sayfayı sana bir mektup bırakarak harcamak istiyorum. Aslında bu bir günlük bile değildi zaten tam anlamıyla. Kariyerine günlük olarak başlamış bu zavallı, sarı sayfaları daha da solmuş telli defter sonraki yıllarda şiir defteri haline geldi ve bazen -defterimi evde unuttuğum okul günlerinde- içine ders notu bile tuttum. Neyse ki nihayetinde bakkal defterine dönmüş bir biçimde emekli oluyor. Bu defter saklamaya değer mi? Bilmiyorum. Yine de saklayacağım. Çünkü günce. Günce ölümlü hayatımızdan arkamızda anılar bırakmak demek. Ve eğer bu defteri bulursan, sende kalabilir. Zaten ileride bir yayın evi illa ki basacak. Bari boşuna para verme.
Her neyse, boş ver şimdi bunu. Sana sormak istediğim bazı sorular var bu iki sayfada. Asla cevabını öğrenemeyeceğimi bildiğim sorular bunlar ama soruyorum yine de. Belki de cevapları senin bulmanı istiyorum. Çünkü cevapları bulmaya ihtiyacı olan ben değil sensin artık.
Beni neden sevmedin Minhyung?
Sevilmeyecek birisi miydim sahiden? Beni güzel mi bulmadın? Karakterimi mi sevmedin?
Kötü biri olduğumu mu düşünüyordun yoksa? Tamam bazen Jisung'la uğraşırdım, Chenle'ya ayak işi de yaptırırdım ama bunlar kötülük saylımazdı ki. Jaemin'in suçsuz yere basketbol takımından atılmasına sebep oldum, bu yanlıştı biliyorum. Jeno'yu sigaraya başlatan da bendim, bu fazlasıyla yanlıştı. Renjun'le birlikte evi ateşe vermiştik ve Yukhei'yle, her neyse iyi biri de değilmişim. Çevremdeki insanlar beni hep şeytanın yeryüzündeki yansıması olarak bildi. Ama sen şeytanın benim öteki taraftaki yansımam olduğunu söylerdin. Oysa sana değildi bunlar Minhyung. Bunca pisliğin içinde sana asla kötü davranmadım. Davranamazdım da zaten. Çünkü ben sana asla kıyamazdım.
Beni sevmemeni anlayabilirim. Hatta anlıyorum. Kimse kimseyi sevmek zorunda değildir. Cidden bak. Hadi sevmedin tamam. Ama sen beni tanımadın da. Tanıdığını sandın. Tanımadın beni. Tanımaya çalışmadın.
Beni neden tanımadın ki?
Senin yüzünden haritalarda nokta kadar çizilen, bayrağı belirsiz, başkenti tanımsız, varlığı anlamsız öylece tanınmayı bekleyen bir Afrika ülkesi gibi kalakaldım.
Siktir, mürekkep dağılıyor. Ah bir şeyi de doğru yapabilsem keşke. Özür dilerim göz yaşım damladığından burası biraz okunaksız oldu. Umarım anlarsın.
Ne diyorduk?
Hah! Beni neden bu hale getirdin ki?
Senden asla Yuta hyungun Sicheng hyunga yaptığı gibi evimi renkli çiçeklerle doldurmanı beklemedim ben. Sıradandı bence. Ama sen yapsaydın bana, sıradan olmazdı. Özel olurdu o zaman. Hem sıradandı dediğime bakma sen benim. Öyle heves etmiştim ki Jaemin sızlanmalarıma dayanamayıp susayım diye internetten çiçek sipariş etmişti bana. Hani pembe gülleri olan, içinde makaronları olanlardan. Sonra o makaronları Jaemin'le birlikte yemiştik.
Taeyong hyungun Ten hyungu götürdüğü pahalı restoranta götürmeni de istemedim. Yemek yemek için bunca para harcamaları da bence budalacaydı. Sen beni götürseydin, özelleşirdi ama. Bir buket de gül alırdın belki, Ten hyungun eve getirip vazoya koyduğu kırmızı güllerden. Nasıl da kıskanmıştım biliyor musun? Tırnaklarımı avuçlarıma bastırarak ağlamıştım. Yine de senden bunları beklemedim. Senden beklediğim tek şey sana sarıldığımda senin de bana sarılmandı. Oysa sen her seferinde beni iterek kendinden uzaklaştırdın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorry ♡ MarkHyuck
FanficÖzür dilerim Lee Minhyung. Özür dilerim Lee Donghyuck. Bazı şeyler oluruna bırakıldı, bazı şeyler ise zamana. Ama hiç bir şey geride bırakılamadı.