BÖLÜM 2

203 15 8
                                    

Huaa.. ikinci bölüm! Şimdi bu ölümleri nasıl görüyor onu öğreneceğiz. Keyifli okumalar! Bu arada medyadaki şarkıyı direk dinleyin. ._.

*

-Kyungsoo-

İşe alınma sürecim -faciam- dan sonra yolda yürüyüş yapmak beni biraz sakinleştiriyordu. Ellerimi montumun cebine katıp bu soğuk havadan dolayı çatlamasını engellesin diye sıcak tutmaya çalışıyordum. Tenim hassas olabilir ancak güçlüyüm, evet.

Yeni işimi düşünüyorum.. Ne kadar zor olabilir ki? İşletme okumuş olabilirim ama bu işin altından kalkabileceğime eminim. Sadece.. aklımı kurcalayan bir kişi var. Şu patron. Patron kılıklı uyuz herif. Kesinlikle gıcık olacağıma eminim ama ne yazık ki o seksiliğini es geçemem. Ahh, ne diyorum ben?

Gözlerimi, gökyüzüne diktim. Bugün onun ölüm yıldönümü. Benim hatamın olduğu gün. Kendimi asla affetmeyeceğim gün. Bugün babamın ölüm yıldönümü. Gözlerimi kapattım ve geçmişimin düşüncelerimi ele geçirmesine izin verdim.

Flashback

Daha dokuz yaşındaydım. O günlerimi net bir şekilde hatırlıyorum, ne kadar istemesem de. Babam ile arabadayız ve şehir dışına çıkıp yıldızları görmek üzere yola çıkmıştık. Her an oldukça güzeldi. Arabanın içinden bile baktığımda görebiliyordum, şehirden uzaklaştığımız her an yıldızlar teker teker parlıyordu ve mükemmel bir görüntü karşıma geliyordu. En sonunda çimenlik geniş bir ovaya geldiğimizde heyecanımın arttığını hissediyordum.

"Geldik mi baba?"

"Evet oğlum. Hadi dışarı çıkalım."

Arabadan bir hızla inerken gülümsememi durduramıyordum. Nedensiz sevincim yüzüme yansırken olacak olanlar bu gülümsememi solduracaktı aslında.

"Baba! Şuna bak, çok güzel parlıyorlar!"

Babam gülümseyip kafasını sallarken saçlarımı okşuyordu. Bu bu muhteşem manzarayı izlemeye koyulduk. Bir zaman geçtiğinde gözlerime inanamayacağım bir olay geçti. Saniyelik olan bir olay olmuştu. Evet, bir kuyruklu yıldız geçmişti. Babam kulağıma eğilip sözlerini nazik bir fısıltıyla söyledi.

"Hadi Soo. Bir dilek tut."

Kafamı onaylarcasına sallayıp gözlerimi kapattım ve ellerimi birleştirip parmaklarımı iç içe geçirirken dileyeceğim dileğimi sessizce mırıldandım.

"Umarım hep mutlu olurum ve.. ailem hep yanımda kalır."

Belki de hiç dilek hiç dilememeliydim. Bunun olmasına nasıl izin verdim bilmiyorum. Sadece küçük bir çocuktan başkası değildim..

Dileğimi diler dilemez babama döndüm ve gülümsedim. Bana yine o kahraman gülümsemesini sunup elimden tuttu ve bu çimenlik yerde yürümeye başladık. Ortalığı aydınlatan sadece ay ve yıldızlar, bir de arabanın farları vardı. Biraz ilerleyip uzayan doğaya baktık. Belki karanlıktı, ama çok güzeldi. Babam yanımdayken güzeldi, çünkü karanlıktan hep korkuyordum. Hala korkuyorum..

"Baba, yıldızları izlemeyecek miyiz?"

"Biraz daha izle, sonra geri döneceğiz Soo."

"P-peki baba.."

Benimle izlemeyi reddederken kafamı eğip dudaklarımı büzüp ağlar pozisyona geçtim. Ama ağlamıyordum. 'Ben güçlü bir çocuğum!' derdim her zaman. Artık değilim. Yavaşça babamın elini bırakıp tekrar arabanın yanına dönerken babamın telefon sesini duydum. Hafifçe arkamı dönerken telefonda hararetli bir şekilde konuştuğunu gördüm. Merhaba yalnızlık. Yine ben. Evet, babam benimle ilgilenmeyi kestiğinde ben de gözlerimi yıldızların ihtişamına dikmiştim.

Kuyruklu YıldızımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin