Her sey okulun ilk gunu baslamisti. Okulun bahcesinden iceri girdim. Guzel bir agac altindaysa eski bir masa etrafinda ise dort tane sandalye vardi. Bahceden iceri ilk adimimi attigimda etraftakiler birden fisilti halinde konusmaya baslamisti. Kizlar bana hayranlikla bakip ic geciriyorlardi. Erkekler ise kiskancliklarindan catir catir catliyorlardi. Masanin yanindan gecerken arkamdan Melissa: "Woow" diye seslendi. Bende arkama donup: "Ne var?" diye hafif kizgin bir sesle usteledim. Melissa aptalin teki, kendini ne saniyor ki got kafali. Melissa okulun en guzel kizi(!)ymis. O anca gotumdeki kil kraliyetinin en guzeli olabilir. Bence en cirkini, aslinda benim icin hepsi ayni guzellikte. Bana: " Sende kimsin?" diye imali bir soru sordu. Kim oldugumu gayet iyi biliyordu. Gecen yil gururunla oynadigin, sumsuk diye tabir ettigin sisko Henryden baskasi deil. Bende umrumda olmadan: " Henry" diye cevap verdim ve uzaklastim. Arkamdan hey diye bagirdi ama umrumda deil. Istedigi kadar kicini yirtsin. Hemen beni oldugum gibi seven canimdan cok sevdigim arkadaslarimin yanina gittim.
Bana donup baktiklarinda ilk once taniyamadilar. Sonra donup tekrar baktiklarinda iclerinden Jessica: " Henryyyyyy" diye bagirdi. Digerleride saskinlik nidalariyla bana sarildilar. Jonathan:" Dostum sen sen sen yuruyen bir kaya gibi olmussun.
