2-

27 4 0
                                    


                   Multimedia: Clara



'Savaş, sen doğmadan önce yazılmıştı zaten. ' bu sözlerle ne demek istemiştin ki? Evet, oldukça zor bir durumla karşı karşıyayım ama...savaş...yoktu. Sadece benim gibi birileri, yarı hayvan yarı insanlar, işaretçiler, elçiler ve bunlar gibi birileri vardı. Ama savaş yoktu, acaba savaş zaten olmuş muydu? Ya da şuan zaten savaşın soğuk zamanı mı yaşanıyordu?

Olanlara dahil en ufak bir fikrim bile yokken odanın sonunda okyanusa açılan boşluğa ilerledim. Babam benim için bu odayı seçmiş. Bana ve ona yaraşır bir oda olmalıymış.

Bunlar kendilerini ne sanıyordu ki? Bence zevk düşkünü olan bir piçten ibaret hepsi. Ohh...ne rahat! Yap çocuğu ne yaptığını ne ettiğini merak falan etme sonra gel bir gün hatta kendin gelmeye tenezzül bile etme birileri gelsin alsın onu hayatının orta yerinden. Düşünmek bile sinirlerimi bozuyor. Gerçekten herkes aptal. Bir sen zekisin zaten, damacana surat. Hah, bir sen eksiktin. Sen de vur bana iç ses. Zaten düşene ne yapılır? İyice tekmelenir.

Odanın sonuna ulaştığımda ahşaba oturup ayaklarımı suya değdirdim. Su bile sakinleşmeme izin vermiyordu. Hafif kıpırtılar ayaklarımı okşarken sol elimi de suya daldırdım.Orada biraz daha oyalanınca tüm vücudumu suya değdirmem hatta bir süre orada tutmam gerçeği ile ayaklanıp banyonun yolunu tuttum.

Soğuk suyu ya da sıcak suyu açıp kitaplarda ki karakterler gibi kendime işkence edemem. Bu yüzden benim için ideal ısıya getirip iyice yıkandım. İşim bitince havluya sarılıp odama geçtim. Dün uyuduğum için hiçbir şey yapamadığım gerçeğini göz ardı etmeden çantamın içinden giyebileceğim şeyler çıkardım.

Bu görevi de başarıyla atlatıp saçımı kurutmama yardımcı olsun diye havluyla ıslaklığını aldım. Doğuştan düz olduğu için şanslı olduğumu biliyorum. Zaten tek şansımı burada harcamışım. O da var bir de.

Paytak adımlarla Riley'nin odasına gitmek için dışarıya çıktım. Tabii bu sırada bana atılan kaçamak bakışları yok saydım. Buraya pek iyi bir giriş yapmadım sonuçta

"Ya siz neden burada duruyorsunuz ki? O zevk düşkünleri bizim kaderimizi yazarken bize danışmadılar. Ve ben de hayatımı yaşarken onlara fikirlerini bile sormayacağım!" sinirden kızaran mavilerimi yok sayarak etrafa ölümcül bakışlar attım. Kimse birine bir şey yaptırmak için zor kullanamazdı. "Riley bir şey söylesene! Kahretsin yıllardır sen de yalan söylüyordun zaten. Sen bu konuda tecrübelisin o zaman iyi bildiğin bir şey yap ve bana bunların hepsinin bir rüya olduğunu söyle. Edebiyat öğretmeninden sıkıldım ve şuan derste uyuyorum. Öyle değil mi?" tekrar cevap yok sadece bana acıyan bakışlar var. "Öyle olsun. Ama şunu kimse unutmasın" bakışlarımı kararan gökyüzüne çevirdim. "Zamanı geldiğinde kimse beni durduramayacak. Neden biliyor musunuz!" bu bir soru değildi. Aksine düşünmemelerini gerektiren bir cümleydi "Çünkü...burası süpriz olsun. O gün geldiğinde kimse bana dokunamadığında öğrenirsiniz" kendimden bu kadar emin konuşmam etrafımızda toplanan kalabalığı şaşırttığı kadar Riley'i de şaşırtmıştı. Benden böyle bir şey tabii ki beklemiyordu ama sinirlenince kendimi ben bile tanıyamıyordum ve bunu Riley de oldukça iyi biliyordu. Ama ben bir yemin etmiştim. Bunu da biliyor olmalı ki istediğim her şeyi yaparım. İşte gözlerinde ki korkunun sebebi de bu.

Aklıma gelen anıyla yüzümü buruşturdum. Sinirlenince biraz çirkefleşebiliyorum. Doğru, ama haklıydım.

Adımlarımı hızlandırıp Riley'nin odasına gittim. Kapısını bir kaç kez tıklattım ama ses çıkmadı. Burada olmadığına kanaat getirdiğimde John'un yanında olabileceğini düşündüm. Bu sefer de adımlarımı oraya yönlendirdim.

Sonunda vardığımda kapı dinlemenin kötü bir şey olduğunu bildiğim halde fısıltılara kulak verdim "Ne bekliyordunuz ki? Bu kadar zaman da nasıl uyum sağlayabilir." bu ses Riley'e aitti. Ardından bana oldukça yabancı gelen bir ses konuştu "Annesini bile bilmiyoruz." şiddetle bir kız sesi yanıt verdi "Sessiz ol! Herkes o kadının annesi olduğunu sanmalı. Poseidon kimden peydahladığını bile bilmiyor." bunlar ne dediğini bilmiyorlar. Ama sakin kalmalıyım ve sonuna kadar onları dinlemeliyim. Ayrıca gözlerimi de dolmamaya ayarlamalıyım. Ağlamak, zayıflıktır. Ve bu zamanlar da zaafa ihtiyacın yok! "Kapa çeneni, Laura!" bir kaç homurdanma duyduğumda içeri girmeye karar verdim. Herkes ben gelince derin bir sessizliğe gömüldü. Zaten çok da kişi yoktu.

Gülümseyerek John'a döndüm. O buranınlideri gibi bir şeydi sonuçta bana yardım edebilir. "Konuşabilirmiyiz?" kimse odadan çıkmayınca şunu da ekledim "Yalnız"Riley'nin yüzünde doğan umut hemen söndü. Seni biraz daha süründürmeye kararverdim,arkadaşım. Bana biraz önce yabancı gelen kız konuştu "Bence dahasonra konuşabilirsiniz. Bu sebeple hadi tanışalım" bana yaklaşıp eliniuzattı "Laura, ve sen dee Clara olmalısın. Seni çok merak ediyordum bendenduymuş olma ama herkes senden bahsediyor" tek kaşımı havalandırarak sordum"Rezillik çıkardığım için mi yoksa doğruları söylediğim içinmi?" dudaklarını birbirine bastırdısonra içten bir biçimde gülümseyerek cevap verdi "Hayır, fazla güzelolduğun için" onu cevapsız bırakıp uzattığı eli kavradım "Biliyorsunama...Clara" gülümsemesinibüyülterek samimi bir şekilde konuştu "Hadi diğerleriyle de tanış"yüzüme takındığım gülümsememi büyülterek sempatik olmaya çalıştım ne kadarolamasam da.

Olympos'un UlaşılmazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin