giriş

1.6K 162 105
                                    




1806 , İngiltere

Baron Do Kyungsoo , on iki yaşındayken o Muhteşem Güzellik'ten tek bir iz bile taşımıyordu. Saçları kahverengiydi - üzücü bir şekilde- gözleri de öyle. Şimdiden yaşıtlarına göre kısa olan boyu zarafetten çok uzaktı. Ne yazık ki Kyungsoo'nun doğduğu toplumda zarafete çok önem verilirdi. Daha on iki yaşında olmasına rağmen, mahalledeki diğer çocuklara kıyasla çirkin kabul edildiğini biliyordu. Bu konu hakkında , Neverland Dükü ve Düşesi'nin çocuğu Kim Jongdae'nin on dördüncü doğum gününde, hiç hoş olmayan bir olay yaşamıştı.

Kyungsoo'ların evi Jongdae'ninkilere yakın olduğu için Jongdae ve onun kuzeni Sehun malikanedeyken , Kyungsoo onlarla sık sık ders çalışırdı. Üçü birbirlerinden neredeyse hiç ayrılmayan bir üçlü olmuşlardı. Aynı bölgede, birçoğu yaklaşık bir saatlik mesafede oturan öteki çocuklarla oyun oynamaya pek zaman ayırmazlardı.

Civardaki soyluların tüm çocukları, yılda yaklaşık on iki kez kadar, özellikle de doğum günü kutlamalarında, bir araya gelirlerdi. Lady Neverland, bir keresinde bir leydiye hiç yakışmayacak bir şekilde çığlık atmıştı çünkü bahçedeki doğum günü kutlaması yağmur dolayısıyla kesilince, on sekiz afacan, çamurlu ayaklarıyla oturma odasına dalmışlardı.

"Yanağın çamur olmuş Jongdae-ah," dedi Kyungsoo, silmek için uzanırken.

Jongdae derin bir iç çekerek, "En iyisi ben banyoya gideyim. Annem beni böyle görsün istemem. Çamurdan nefret eder, ben de onun çamurdan ne kadar nefret ettiğini dinlemekten nefret ederim.

"Halının her tarafı çamura bulanmışken senin yüzündeki birazcık çamuru sorun edeceğini sanmıyorum," dedi Kyungsoo ve bakışını kendini kanepeye gülle gibi atan Sehun'a çevridi. " Ve mobilyalar da öyle."

"Bence de en iyisi gidip bu konuda bir şeyler yapayım." Kyungsoo'yu kapı aralığında bırakıp dışarı çıktı. Biraz zaman geçtikten sonra göz ucuyla birinin yaklaştığını gördü.

"Doğum günü için Jongdae'ye ne getirdin, Kyungsoo?" Kyungsoo dönünce, önünde Fiona Bennet'in durduğunu gördü. Beyaz kuşaklı yeşil bir elbise giymişti. "Bir kitap" diye yanıtladı Kyungsoo. "Jongdae okumayı sever. Sen ne getirdin?"

Fiona, cicili biçili boyanmış kutuyu gösterdi. "Birkaç çeşit kıyafet. İpek,saten ve hatta kadife hepsi var. Görmek ister misin?"

"Evet ama ambalajı bozmak istemem." Fiona omuzlarını silkti. "Tek yapacağın şeridi dikkatlice çıkarmak. Noel zamanı bunu hep yaparım." Şeridi kaydırarak çıkardı ve kapağı kaldırdı.

Kyungsoo nefesini tuttu. İçinde en az bir düzine kıyafet vardı, hepsi kusursuz bir şekilde katlanıp kutuya yerleştirilmişti. "Çok güzeller Fiona. Bir tanesine bakabilir miyim?" Fiona gözlerini kıstı. "Ellerimde hiç çamur yok. Gördün mü?" Kyungsoo ellerini göstermek için havaya kaldırdı.

"Tamam, peki."

Kyungsoo uzandı ve mavi renkli bir ceketi alıp üzerine giydi. En son ne zaman bu kadar güzel bir şey giymişti hatırlamıyordu bile. "Nasıl oldu?"

Fiona gözlerini çevirdi. " Mavi rengi sana yakışmadı, Kyungsoo. Mavi rengin sarışınlara yakıştığını herkes bilir. Bu renk kahverenginin üzerinde resmen kayboluyor. Sen böyle renkler kullanmamalısın."

Kyungsoo ceketi ona geri verdi. "Kahverengi saça hangi renk uyar? Yeşil mi? Babam hep yeşil ceket giyerdi."

"Sanırım yeşil kabul edilebilir ama o da sarışınlarda daha iyi durur."

Kyungsoo, içinde bir öfke kıvılcımının yükselmekte olduğunu hissetti.

"Tamam ama Fiona, bu durumda sen ne yapacaksın bilmiyorum çünkü senin saçlarında kahverengi."

Dancing Queen | kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin