bizi görünce sustu, sonra devam etti"aidatları geciktirmeyin demedimmi, pazartesi elimde olsun"
Ege rahatlamış bir ifadeyle suratıma baktı, sabahki halinden eser yoktu , yanında ki genç adam , küçümser bir bakışla beni süzüp Müdüre dönerek
" sabah elinizde bilin"
ardına Ege de aynısını yineleyip, yanımıza geldi. Bir anda bütün korkularım iç sıkıntılarım uçup gitmişti. Yanımdan geçen genç adam sertçe koluma çarpıp uzaklaştı. Arkama dönüp birşeyler söylecektimki, Ege kolumdan tutup "siz ne arıyorsunuz burada"
İkimizde gözlerimize bakıp, ne diyeceğimizi düşündük Melisle. İkimizde aynı anda
" seni bekledik"Ege rahatlamış bir edayla kolumuza girdi. Ama benim aklımda hala soru işaretleri vardı. Dünkü olaylar aklımdan bir türlü çıkmıyordu, bu olanları Melis ile Ege ye anlatmakta çok kararsızım. Sonra daha fazla düşünmek ten yorulup
"ben dün okulun koridorunda iki genç gördüm, yüzlerinde siyah maske ve ellerinde beyaz küçük poşetler vardı. O küçük poşetleri sadece iki dolabın içine koydular" soran gözlerle Ege ve Melis e baktım, Melis dehşetle yüzüme bakıp
"yoksa uyuşturucumu?"
Derken gözleri yuvadan çıkacak gibi olmuştu. Sonra Ege umursamaz bir tavırla
" ha sen Yavuz ile Aydın ın yaptığı oyunu diyorsun. Dün toz şekerleri , küçük poşetlere koyup , hocam Yusuf ile Ali uyuşturucu satıyor okulda demişler, bi baksalarkı şeker, yan sınıfımızda olmuş. , geçen ki olaydan dolayı eşşek şakası yapmışlar, korkulacak bişey yok ,sende bizi hemen uyuşturucu satıcısı yaptın ha", demesi ile içim rahatlamış tı. Ama biraz utanmıştım"
"yaa Ege öyle demek istemediğimi gayet iyi biliyorsun"
Ege yarım ağız gülümseyerek"şaka şaka prenses"
deyip yanağımdan makas aldı. Melisle ikimiz kahkaha atmıştık bile, kimin aklına gelirdi poşetlere toz şeker koymak " yalnız nasıl bi şaka düşmana bile yapılmaz" .
*******
Ve tüm gözler bugün yapılacak 12 ler arasındaki basketbol maçındaydı.
Tayfur gilin grupu ve geçen omzuma vuran çocuğun grubu. Herkes kendi grubuna ait basketbol kıyafetini giymiş sahada ısınma hareketleri yapıyorlardı. İki grupta sanki özenle seçilmiş gibiydi. Ezeli düşman gibi birbirlerine bakış yolluyorlardı. Tayfur görmek, izlemek hiç istemiyordum ama mecburdum , kalbime söz geçiremiyor , dahası ayaklarımın peşine takılıp buralara kadar gelmiştim.Ege sağ Melis ise sol tarafımda oturmuş sahadakileri izliyordu. Tribün baya kalabalıktı normalde bu kadar kalabalık olmayan okul bugün tıklım tıklım öğrenci doluydu. İğne atsan düşmez dedikleri bu olsa gerek. Herkesin gözü Tayfur ve o adını bilmediğim çocuktaydı. Basketbol topunu elinde çevirip keyifle gülmeye başlamıştı adını bilmediğim çocuk. Tayfur gilin grubu, sabır dilercesine karşı gruba bakıp topu atmalarını bekliyordu. Genç adam sertçe topu sektirip ufak oyunlarla ortalığı yarıp kimseye pas atmadan karşı potoya götürüyordu.
Aniden karşı tarafdaki kendi grubundaki uzun geniş omuzlu çocuğa göz kırpıp , baya yükseğe fırlatarak kimsenin almasına fırsat vermeden kendi tarafındaki çocuğa fırlatmıştı. Tayfur topu alamamışlığın ezikliği ile, o genç adama bakıyordu. Sonra genç adam potanın olduğu tarafa geçince , topu gönderdiği çocuk tekrar topu geri ona attı. Genç adam olduğu yerden zıplayıp tek hamleyle topu eline alıp yere atlamadan topu potadan geçirmişti. Herkes nefes almadan maçı izliyordu. İlk dakikadan karşı taraf bir sayı almıştı. Karşı taraf kurulu oyun gibi işleyip, topu almalarına izin bile vermiyorlardı. Baya iyilerdi. Tayfur genç adamın önüne geçip topu almaya çalışıyor du. Genç adam o topu almaya çalışırken sırtını ona döndü.