Annesinin elini çekiştirirken "Pamuk şeker istiyorum" diye mızmızlanan küçük kıza kaydı gözlerim . Saçlarını iki kuyruk yapmış ve kırmızı kurdeleli toka takmıştı . Birde üzerinde ki mini kırmızı elbisesiyle çok tatlı duruyordu . Ben kızın üzerindekilere yorum yaparken onlar yanımdan geçip gittiler . Ama olmadı bu şimdi daha tarzsın ya da tarz diğılsın diyecektim gibi düşüncelerime sırıtırken birden sümkürme isteği geldi . Sümkürme isteği geldi mi dedim ? Burnum o kadar tıkanmış ki sümkürmek bir istek değil zorunluluktu benim için.
İstanbul'a babamın işi nedeniyle daha yeni taşınmıştık ve ben de gelir gelmez şifayı kapmıştım . İste bu şifayı kapma olayı nedeniyle şuanda hastaneye doğru adımlıyordum . Hastane ufukta gözüktüğünde adımlarımı hızlandırdım . Tam kapıdan içeri girmiştim ki kendimi yerde buldum . Bir öküz bana çarpmıştı galiba . Yoksa tır mı demeliyim ? Kafamı kaldırıp beni düşüreni gördüğümde "ay çok pardon ben kendim düşerim" demek geldi içimden. O nasıl bir yakışıklılıktır ya ? O nasıl bir karizmadır ?
Ne kadar "Sen bu dünyadan mısın ey yakışıklı?" demek istesemde bu isteğimi bastırdım . Sonuçta öküz gibi davranıp beni yere düşürmüştü . Üstelik kibarlık olsun diye kalkmam için elini bile uzatmamıştı.
- Yuh ya ! dikkat etsene biraz . derken yerden kalkmaya çalışıyordum .
-Sen çıktın önüme be ! diye kükremişti bana . Yakışıklı olduğunuz kadar öküzsünüzde beyfendi.
- Aa terbiyesize bak ya ! Sen önce çarp sonra bi de üste çıkmaya çalış ! diyerek kötü bakışlarımı yolladım bana çarpan öküze.
- Seninle uğraşamayacağım şimdi çekil önümden . diyip beni ittirerek dışarı çıktı. Demek ki herşey yakışıklılıkla bitmiyormuş.
Bende sinirli ve hızlı adımlarla doktorun yanına gittim. Şikayetlerimi söyledikten sonra tam doktorun sırtımı dinlemesi için bluzumu sıyırıyodum ki birden kapı açıldı. Kapının açılmasıyla hemen toparlanıp sinirle kapıyı kimin açtığına baktım . Hayır yani , sen nasıl kapıyı tıklatmadan odaya girersin ki ? Bakışlarımı kapıya çevirdiğimde ağzımın "o" şeklini almasına izin verdim . Gördüğüm kişi bana çarpıp bi öküz gibi davranan kişiden başka kimse değildi.
- Sen ne yapıyosun ya ? diye cırladım kapıda dikilmekle kalmayıp içeri giren öküze. O ise bana :
-Yine mi sen be ! diye karşılık vermişti . Hayır yani ne bekliyorum "ay çok pardon , Özür dilerim , hemen çıkıyorum " mu ?
- Ya sen ne biçim bi adamsın , insan muayene olan var mı diye bi düşünür.
Söylediğim karşısında bana doğru yaklaşıp :
- Senin tipine çokta meraklı değilim. Doktora bişey sorup çıkıcam. diyerek ukalalığıyla sinir kat sayımı zirvelere çıkarırken :
- Hayır ya ! İzin vermiyorum . Soramassın bişey! diyebilmiştim.
- Senden izin isteyen yok !
Seni tınlamıyorum der gibi söylediği cümle karşısında ne söyleyeceğimi bilemeyip bir kaç kez ağzımı açıp kapmıştım ki araya doktor geldi. Sonunda ! Doktora 'nerdesin be gülüw¿' bakışı atarken
- Tamam Elvin hanım , beyfendiyle konuşayım 5 dakikaya geliyorum. diyerek öküzü de alıp kapıdan dışarı çıktı. Ben ise ihanete uğramış gibi hissediyordum . Ah be doktor ! Beni koruman gerekmezmiydi ? (hüzünlü yü ifadesi)
Hemen arkalarından koşarak öküzcüğe karşı :
- Koridorun sonunda zihinsel engelliler içinde bölüm var . gidip bi görünmeni tavsiye ederim. diye bağırıp hemen içeri kaçtım. Onun cevap vermesini beklemeden ! Tataaa yaşasın kendim. (sınavda bilmediği soru aniden aklına gelince oluşan yüz ifadesi)