Bölüm 2

18 1 0
                                    

  Kendime geldiğimde uçaktaydım. Ama inmek üzereydik. Herkes kemerlerini bağlamış, arkasına sımsıkı yapışmıştı. Yüzlerindeki heyecan o kadar güçlüydü ki kendi heyecanımın onlarınkinden kat kat fazla olduğunu anca anladım. Neden heyecanlandığımı düşünecekken pilotun boğuk ve bozuk konuşması duyuldu:

-New York John F. Kennedy Havaalanı' na inmiş bulunmaktayız. Dışarısı 180C. Servis kalkışları....

  Konuşması bitinceye kadar uçak yerine yerleşip kapılarını yolcuları atmak istiyormuşçasına açmıştı. Hepimiz uçaktan kaçarcasına çıktık ve bagajlarımızı almak için bagaj terminaline gittik.

  Uzun süren bir bekleyişin ardından bagajımı kaptığım gibi gidiş kapısına gittim. Merdivenlerin çileli iniş-çıkışlarından sonra herkesin yolcusunu beklediği bölüme geldim. Etrafa baktım ama aradığım simayı buladım. Tam pes etmiş ilerliyordum ki gözlerime bir karanlık bastırdı. Alışık olduğum ve kalbimin yeniden çalışmasını sağlayan bir ses bana " Ben kimim? " diye sordu. Aslında o sırada " Asıl ben kimim diye sormak istesem de hızla dönüp bu kişinin yüzüne bile bakmadan ona yapıştım. Ter ve insan teninin muhteşem kokusunu içime çektim. Başımı hafif kaslı göğsüne yasladım ve ona sıkı sıkı sarıldım.

  Aslında uzun ama bana çok kısa gelen bir sürenin ardından yüzümü göğsünden uzaklaştırdı ve gözlerimin içinden kalbime baktı. Ben onun yüzünün her hattını inceledim sanki onların değişmiş olmasından korkuyordum. Ama aynıydı; aynı kahverengi, sıcak gözler, aynı esmer -bir tam buğday ekmeğini andıran- , gülüşüyle göz kamaştıran varlık tam önümdeydi. Sanki kalbim şu anda onundu ve bana hiç ait olmamıştı. Sanki sadece onun için yaratılmıştı da ben taşıyıcı bir bedendim. İşte o anda - adım hariç- bir çok anı beynime hücum etti: Aynı üniversitedeydik. Bu sayede tanışmıştık. Onu bir çok defa görmüş ama hiç sohbet etmemiştim tâkii profesör bizi ödev için eşleyene kadar. O andan itibaren onunla çok iyi arkadaş olmuştuk. Onu görmek türlü türlü bahaneler uydurmuştum. Ama onun beni sadece arkadaş olarak sevmesinden korktuğum ve arkadaşlığımızı riske atamadığım için ona gerçekleri söylememiştim.

  Oysa ondan çok hoşlanıyordum. Onu görünce kalbim yerinden fırlıyordu, sanki her an bayılabilirmişim gibi hissediyordum, gözlerine bakarsam içimde neler olduğunu anlayacağından korkarak gözlerimi kaçırıyordum. Tipik kızsal hareketlerdi ama daha önce kimseye karşı böyle hissetmemiştim.

  O sırada bana seslendiğini anca duydum:

-Yolculuk nasıl geçti? Diye sordu. Sesi normalde insanları derinden etkileyebilecek bir ses değildi ama bana göre inanılmazdı. O her seslendiğinde bacaklarım titriyordu, kendime gelebilmem için 3 4 saniye uğraşmam gerekiyordu.

-Şey…… İyiydi. Ama biraz yoruldum. dedim. Bunun üzerine hemen yüzü karardı.

-Ne kadar aptalım. Tabii ki yorulmuşsundur. Ben de burada seni ayakta bekletiyorum. O anda ona sarılarak onunla burada bir ömür bekleyebileceğimi söylemek istiyordum ama söylemedim. Bunun yerine karnım guruldadı. Utançtan yüzüm kızarırken bana gülümseyerek:

-Hadi sana güzel bir yemek ısmarlayayım. Dedi ve etraf yine karardı ama kararmasını istemiyordum.

Çocuk birden onun gülümsediğini gördüğünü sandı ve aniden yerinden kalkarak odaya daldı hemen elini tuttu ve “ Buradayım, seni bekliyorum lütfen gel sana ihtiyacım var.” Dedi ve sonra ağlamaya başladı.1,5 hafta olmuştu. Doktorlar ona artık ümidini kesmesinin söylüyordu ama o hala bir umu ışığı görüyordu. En küçük bir kıpırdama da kalkıp kızın yanına gidiyordu ve kızın elini alıp yanağına koyuyor, öpüyor, kokluyordu… Sanki onu unutacağından korkuyordu… 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 28, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Aylık RüyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin