Ulu Caminin avlusunda secdeye eğilirken şarap içmek kadar günahtı seni sevmek bu kadar günah ile cehennemin en icra köşesi benimdi artık nede güzeldir cehennemde yanmak şimdi...
iyiki günahkarım seninle diyebilmeli insan oğlu öyle bir yanıyorumki cehennemde sanki sönmüş bir yanardağ tekrardan can buluyor içimde
duydunmu yeryüzüm gökyüzüm her eylemine eyvallahım dünyanın en acı verici ölümü imiş yanarak ölmek daha kaç kere bu acı ile şu yoktan var edilmiş hayatımıza gözümüzü yanarak kapatacaktık ?
bugün birazdaha hızlı davraniyordu İsrafil elini sura götürmek icin şu yalandan olan hayatı sevgiyi ve aşkı bitirmek icin
insanların en korktuğu olay olacaktı kıyamet ama olmalıydı çoktan olmalıydı bencehe aklıma geliyor bak ne demişti matematiksel şiirde şair: OLMADI OLSAYDIN OLACAKTI...
he vallahi olsaydın keşke
sonra kopmadı yine kıyamet
ufleyemedi sura İsrafil
alamadı canımızı Azrail
kaldık yine öyle yine yanarak
yanar dağlara nazaran daha az yanarak yanıyoruz yine yanıyoruz evrenin parçalanmış her köşesinde
eyyyy sen
allah ,
tanrı,
xudabırakma üflesin sura kopmasın kiyamet almasın canımızı azail evet yanıyordum yanıyordu yanıyorduk yanıyoruz biz yanarak birbirimize dayanmaliydik biz beraber yanmayı seviyorduk.
he birde nasıldı biliyormusun
seni sevmek ?dostoyevskinin karamazou kardeşler kitabının arasında ayıracak olarak duran Victor Hugo sefiller die şeytan görünümünde bir ayırac
düşünseneviktor Hugo, Dostoyevski ikisi çok farklı yazarlar ama çok farklı kafalar ikisinin birleşimini düşünsene daha neler neler yazılırdı işte öyle o kişiyi beklemek gibiydi çaresizce seni sevmek.
ve geldim sana seni ilk gördüğümde çarpılmış gibi oldum oysa o gün ateşli bir kadın gibi giyinmiş İsrafil yine ufleyemedi sura
duruyordu oyle azrail
silahı ile dolaşan bir delikanlı gibi giyinmisti
ama almıyordu canımızı çok saçma olmalıydı artık almalıydı canımızı Azrail ufleseydi sura İsrafi kaldık yine kaldık böyle ulu ortalıkta çaresiz mahsum iki çocuk gibiydik iki çocuk gibievet mavi umudumuz kırmızı tüm sevgimiz ama sen doğanın yeşili olan bir elbisede daha bir farklıydın
mesela
kahverengi giydiğinde topraklara gömülen genç bir kız gibi acılklı duruyordu gözlerin
ama yeşil elbisede daha farklıydınsenin mutluluktan kısılan gözlerin varya işte senin gözlerin kısıldımı mutluluktan peygamberler ateşli çiftler gibi sevişiyorlar farklıydın sen yeşil giymiştin
o zamanve sen degilmiydin beni karanlıktan alıp aydınlığa çıkaran ve sen degilmiydin içime küçük küçük umut tomurcukları serpen
mavi düşün deyip karanlıklar ile boğuşmak olmaz sen karanlıklarını siyahlarını bana ver bütün maviler uğur böcekleri ve kelebekler senin olsun zebaniler siyahlar ve karanlıklar benim olsun sen mavisin sen umutsun...
gelmişti kaçınılmaz sonumuz
ilk soluğu tanımadığım bir mezarlıkta aldım heryer mezarlıktı aslında bana Evim memleketim annemin kucağı bile mezarlıktı banatanimadigim bir mezarlığa iki damla göz yaşım aktı mezarlığın havuzuna damladı bütün ruhlar mezardan kalkıp o anki intiharı düşüncelerime ağladılar ruhlar bize ağladı bana ağladı ama sana gülümsediler
çıktım mezarlıktan yürüdüm umudumu inancımı sevgimi herşeyi bıraktım tanımadığım bir çocuğun mezarında hepsinden bir avuç aldım artık bir avuç umudum bir avuç sevgim bir avuç inancım vardı