Gerçekten cümleye nasıl başlayacağım onu bile bilemiyorum.Sanırım ilk olarak adımı söylemem gerekiyor.Adım Peace Myers ve 16 yaşındayım.Küçük ve inanılmaz sıkıcı bir kasabada aklımı kaybetmeden yaşamaya çalışıyorum.Gerçekten burdaki insanların nasıl bir düşünce yapıları olduğunu bilmiyorum ve tahmin de edemiyorum.Hiçkimse gülmüyor,konuşmuyor.Arkadaşlık denilen şeyin lügatlarında olduğunu bile zannetmiyorum.El ele dolaşan aşık çiftler,dışarda top oynayan çocuklar...Böylelerini sadece televizyondan görebiliyorum.
Bu kasabada hayatım kafayı yedirtecek derecede sıkıcı gitmeye devam ediyordu.Ta ki o güne kadar.
Her zaman olduğu gibi kafamı dinlemek ve o saçma insanlardan uzaklaşmak için ormana,yürüyüşe çıktığım sıradan günlerden biriydi.Yarım saat kadar sonra geri dönmek için oturduğum ağacın dibinden kalkmıştım.Bir anda kulağımı sağır edebilecek kadar kuvvetli ve nerden geldiğini bilmediğim bir ses duydum.
''Şifacı..Şifacı orada.Yakalayın!''
Şifacı mı?Kim?Bunları sormaya bile vaktim olmadan biri gözlerimi ve ağzımı kapatıp beni sürükleyerek bir yere götürmeye başlamıştı.Bağırmaya çalışıyordum ama bağıramıyordum.Korkudan ağlamak istiyordum.Sanki bir filmin içindeydim.Bir iki dakika beni sürükledikten sonra yere oturttu ve ellerini yüzümden çekti.Yüzündeki ifade caniceydi,benim yüzüme bakana kadar.Bacağında büyük ihtimalle kılıçla açılmış derin bir yara vardı ve hala kanıyordu.
''Bacağın.Galiba beni bırakıp bir doktora götürsen daha iyi olacak.''
''Sen varsın ya.Hadi çabuk ol da iyileştir şunu.''
''Ben..benim bu konu hakkında hiç bir bilgim yok üzgünüm.''
Birden bile elimi aldığı gibi yarasının üstüne koydu.İğrençti.Birkaç saniye sonra elimi bıraktığında yarası tamamıyla kapanmıştı.
''Bunu ben yapmış olamam değil mi?''
''Olabilirsin''dedi ve gözlerimin içine baktı.''Normalde seni öldürmem gerekiyor şifacı.Ama ben bunu yapamam.Öldürülmek için fazla güzelsin.''
Başını öne eğmişti.Ve ben gerçekten ne olduğunu anlamamıştım.
''Ben bir şifacıyım doğru mu?''
''Kesinlikle''
''Peki beni niye öldürmek zorundasın?''
''Avcılar.Onlar sizin insan ırkı için tehlikeli olduğunu düşünüyor.Yani düşünüyoruz.''
''Ve sen de bir avcısın''
''Kesinlikle''
Bu konuşmadan sonra beni serbest bırakmıştı.Yıllardır ne olduğumu bilmeden yaşamıştım.Kendi hayatının gerçeklerinden yoksun bir kız olarak.Ben bir şifacıydım ve beni veya bizi öldürmeye çalışan avcılar vardı.Ama o çocuk beni öldürmemişti.Ve ne olduğunu bilmiyorum ama çok garip hissetmiştim.Bana çok güzel bakmıştı.'Beni öldürmek isteyen birinden etkilendiğime inanamıyorum'diye iç geçirdim.Bu bir yere kadar doğruydu.Beni öldürmek istemişti ama sonuçta öldürmemişti.
Eve vardığımda aileme bunun hesabını soracaktım.Belki de hayatımdaki taşlar yeni yeni oturmaya başlıyordu.Kasaba'da süren bir yaşamın olmaması,kimsenin eviden çıkmaması,konuşmaması.Belki şifacıların kasabasında yaşıyordum.Ya da diğerleri farklı saçma yaratıklar olabilirdi değil mi?Böyle şeyleri sadece bilim-kurgu filmlerinden biliyordum.Hangi 16 yaşında ve hayatı normalin üzerinde sıkıcı giden kız bir gün şifacı olduğunu öğrenebileceğini tahmin ederdi ki.Bu kasabada yaşaya yaşaya düşüncelerim bile sıkıcılaşmıştı.Ama artık işler değişmişti.Bu işin peşini bırakmamakta kararlıydım.Eğer ben şifacıysam ve benim peşimdelerse bu benim oyunumdu.Artık oyunun kurallarını yazmayı öğrenecektim.