2

92 8 0
                                    

Hikayede geçmişte olan şeyleride yazıcamki ileride olucaklar aklınızda daha iyi otursun diye iyi okumalar.

    Gece gördüğüm kabus yüzünden uyanmış bir daha uykuya dalamamıştım. Zayn'i uyandırmadan üzerinden geçtim ve kıyafetlerimi giyindim. Ses çıkarmamaya çalışarak dışarı çıktım. Güneş daha doğmamış, havayı ayın ışığı aydınlatıyordu. Güneş doğar doğmaz tekrar harekete geçmemiz gerekiyordu. Gün batmadan İthaka'da olmalıydık. Tüm korsanların ağzında dolaşan bir dedikodu vardı. Bunun gerçeğini herkesten önce öğrenmem ve ulaşmam gerekiyordu.
    Arkamdan gelen tıkırtıyla kafamı hafifçe oraya çevirdim. Mürettebattan biri güverteyi temizliyordu. Ona dönmeden seslendim.

"Kahvaltımı hazırla ve herkesi uyandır. Erkenden İthaka'da olmalıyız."

"Emredersin kaptan."

Hızla aşağı inip adamları uyandırdı ve işine geri döndü. Gemide hareketlenme başlamıştı ve yavaş yavaş yol alıyorduk. Poseidon aşkına bu içimdeki kötü histe neydi böyle? Bu hissi yok edip sadece ödülüme odaklanmalıydım. şu an düşünmem gereken tek şey bu. Geminin hız almasıyla Marcus yanıma yaklaştı.

"Efendim rotamız belli mi?"

Başımı salladım ve ufka doğru odaklandım.

"Konsey toplantısına gidiyoruz Marcus. Bizim olacak hazineyi almaya."

Kafası karışmış suratıyla bana bakmayı sürdürdü.

"Oyalanma Marcus, evet beyler rotamız İthaka. Hızı arttırın oraya hemen varmak istiyorum!"

Emredesin kaptan sesleri yükselmesiyle herkes dahada hareketlenmeye başladı. Daha fazla orda beklemektense odama geçip kahvaltı yapmaya karar verdim. İçeri girdiğimde Zayn'in üzerini giyindiğini gördüm. Tanrım Zeus'un oğlu olmadığına emin mi? Gözlerimi üzerinde fazla gezdirdiğimi fark ettiğimde kendime kızdım. Masaya oturup aç karnımı doyurmaya başladım.

"Gibs'in sesi yerine kollarımda senle uyanmaya ne zaman başlayacağım."

Söylediği şey üzerine kahkahamın odada yankılanması bir oldu. Gömleğini üzerine geçiririken o da kahakahama eşlik etti.

"Aptal aşıklar gibi konuşuyorsun. Gel de biraz kahvaltı yap." En sonunda gülmemi kesip konuştuğumda söylediklerim üzerine suratı düştü.
Bunu pek belli etmek istemesede fark etmemek elde değildi. Özellikle de yıllarca benimle büyümüşse. Bana karşı bir şeyler hissettiğinin farkındaydım. Ama... bu olamaz o benim için yakın bir dosttan fazlası olamazdı. Çünkü benim tek aşkım denizlerdi. Denizin üstünde olmayı seviyordum. Beni karadan daha güvende hissettiriyordu.
Odada uzun bir süre sessizlik oldu. Bundan ikimizde rahatsız olduk ama yine de hiç konuşmadık.

1758 Helios (16 yaşında)

"Efendim lütfen gitmeyin!" Arkamdan koşan yaşlı Marry bir süre sonra hızıma yetişemedi.
Arkama baktığımda kimseyi göremeyince duvara yaslanıp soluklandım. Bu artık Marry ile bir rutin olmuştu. Her cumartesi Leo'yu görmek için evden kaçardım ve köyün az ilerisndeki tepede, büyük ağacın orada buluşurduk.
Elbiseme bulaşan çamura söylenirken neyseki ağacın dalları görüş alanıma girmişti. Tanrım umarım bizi kimse görmez. Burası büyük bir yer değil ve her şey hemen yayılıyor. Bilirsiniz işte... En sonunda tepeyi çıktığımda ağacın altında oturmuş o muhteşem yüzünü gördüm. Güneş yaprakların arasından altın sarısı saçlarını parlatıyordu. Kaşlarını hafifçe çatmış elindeki bıçağı ile bir dalı yontuyordu. Deniz mavisi gözleri beni bulduğunda yüzü ve o kasılmış bedeni gevşedi. Ağaçtan destek alarak ayağa kalktı. Daha fazla dayanamadan yanına koştum ve ona sıkıca sarıldım.

storm 'zaynHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin