Güneş kavurucu sıcağını, göstermeden evvel karanlık gölgeler çökmüştü üstümüze. Yabancılaşan ve yalnızlığa alışan bir insandım ben, ismim Aldemir...Gündüzü olmayan gece çöktüğünde yaşayan bir ölüye dönüşen kurt bir dedektif.
Elektrik ve Elektronik bölümünde 3.senem. Annem ve babam mühendislik okuyan bir evlatları olduğu için çok mutlu olurdu hissedebiliyorum. Ama ben olmazdım çünkü bunu ben istemedim. Annemin hayaliydi. Ben 7 yaşındayken, bir gün annem ve küçük kardeşimle beraber lunaparka gitmiştik. O günü annem ve kardeşimle geçireceğim için çok mutluydum. Ben kendi halimde oyun oynarken, çok ağladığı için annem kardeşimi bebek arabasıyla gezdiriyordu. O kadar güzel ki yüzü, sanki nur inmiş bize bahşedilmiş bir melek gibi... Annem artık eve gitmemiz gerektiğini söyleyince, ben hemen annemin yanına koştum ve birlikte yola doğru yöneldik. Karşıdan karşıya, geçmeye çalışırken son gazla üzerimize gelen bir arabanın altında kaldık. Daha doğrusu kardeşim kaldı...
Annemin yüzünde birkaç sıyrık vardı, görebiliyordum. O ayağa kalktı ve iki adım atıp kenarda bulunan su kanalının içine atladı. "Anneee" diye ağlayarak bağırmaktan başka yapacak hiçbir şeyim yoktu. Kolum araba tekerleğinin altında kalmış ve kardeşimi de göremiyordum çünkü küçücüktü bedeni. Belki de bir kenara savrulmuştu çarpmanın etkisiyle. Çevrede ki toplanmış insanları görüyordum. Bir kaç kişi bana yardım etmeye geliyordu ki arabayı süren kişi, gaza basıp kolumun üstünden geçene kadar. Öyle bir andı ki hayatınız boyunca protez bir kolla yaşamaya mecbur kalacağınız o lanet günü yaşıyorsunuz. Kendi yaşadığım acıyı unuttum ben sadece kardeşimi bulmak istiyordum. Ta ki kardeşim altımdan çıkana kadar.
Sabah 7 buçuk saatleri... Bir doktor ve iki hemşire başımda dikiliyordu. Hiçbir şey hissetmiyordum. Hiçbir şey hatırlamıyordum. Evet o günü yaşadım ama sanki bir anlığına unutmuş gibiydim. Düşünceler sığ, öfkem nötralize olmuş sanki rüya alemindeyim ta ki doktor yanıma gelip kardeşimin öldüğünü söyleyene kadar. Beni öldürseydi canım bu kadar yanmazdı. Kardeşimin üstüne düştüğüm için beyni patlamış ve altımda kalıp can vererek ölmüş. Ben bunu yaşadım ölüm, ya da kopmuş bir kol ne ki ? Ben bu boktan günü yaşadım! Şimdi hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam mı edeceğim ?
Hastaneden taburcu edildiğimde tek başımaydım. Babam hiç hastaneye uğramamış. 2 aylık bir tedavi sürecinden sonra protez bir kolla taburcu edildim. Eve gittiğimde babam elinde annemin fotoğrafına bakıp gözyaşı döküyordu. Bana doğru yüzünü dönüp; "Oğlum koruyamadım onları, o gün sizi yalnız bırakmamalıydım!" diyordu. Annem ve kardeşimin vefatından dolayı hep kendimizi suçladık. Babam o gün orada olmadığı için kafayı yedi. Doktor tavsiyesi üzerine ruh ve sinir hastanesine kaldırıldı. O evin boğuk havası artık beni öldürüyordu.Orada yaşayamazdım. Komşularımız Sinan Amca ve Ayşe Teyze bana sahip çıktı. 8 yaşıma bastığımda doğum günümü birlikte kutladık. Onlar benim eğitimime çok önem veriyordu. Bir süre sonra Sinan Amcam vefat etti. Ayşe teyzeyle birlikte bugünlere geldim ben.Üniversite 3.sınıf elektrik ve elektronik mühendisi öğrencisiyken, bırakmaya karar verdim okulu. Okul falan düşünmüyordum ben. Bu bölüm hayatımda önemli bir mevkide bulunmamı sağlayacak olan, önemsiz bir bölümdü.
Ben o günü hiç unutmadım. Ailemin yıkılmasına sebep olan o katili hiç unutmadım. Onun yüzünden uykularım kaçıyordu. Onu hayal gücüme kilitleyip, yüzlerce kez öldürmüştüm! Ama bunu gerçekte bir kez bile başaramadım. Çünkü daha sonra öğreneceğim bir gerçek onu soğukkanlılıkla öldürmeme engel oluyordu. Çok inançlı biriydim. Belki de hala öyleyim ama o gün Allah'a karşı çok isyan ettim. "Ben bir günlük ömrünü acı içinde yaşayan masum bir kelebeğim..." diyerek avutuyordum kendimi. Bir gün Ayşe Teyzem beyin kanaması geçirerek hastaneye kaldırılmış. Doktor, bir şey öğrendiği için beyin kanaması geçirdiğini söyledi bana. Polis, ona Annem ve kardeşimin katilinin kim olduğunu söylemiş. Oda buna dayanamayıp yere yığılmış. Ben Ayşe teyzemi görmeye gittiğimde onu beyaz kefen içinde buldum. Ayşe teyzemden helallik bile alamadan kaybettim onu. Benim artık 2 annem vardı. İkisini de toprak almıştı.
Yıllar Sonra
Kaderimin bana sunduğu, acılardan kaçmak için yeni bir hayata başladım. Bir kızla tanıştım. İsmi Melek. Ne zaman görsem onu, aklıma küçük kardeşim geliyordu. Nur yüzlüm benim... Ben hayatı öylesine yaşayan bir insandım. Melek ise benden çok şey bekleyen bir kızdı. En çok istediği şey sevgiydi. Çünkü babası, küçükken onu ve annesini terketmiş. Ben onu kalpsiz bir bedenin yalan sevgisiyle oyalamak istemedim. Olmadığını söyledim. Ama içimde dışımda birdi. Gerçekten olmuyordu. Ben ailemden başka kimseye değer veremezdim. Bencil biri değildim, sevgi içinde büyütüldüm. Ama yaşadıklarım yüzünden sevgi dolu yanımı toprağa gömmüştüm. O gün bu kararı vermem gerekirdi. Melek hayatımdan sonsuza dek çıkmıştı. Ama her zaman birbirimize bir telefon uzaklığındaydık.
Kafamı kurcalayan sorunun peşinden gitmeliydim. Ayşe teyze katilin kim olduğunu öğrendiği için beyin kanaması geçirdi. Peki ailemi yıkan, bu şerefsiz kimdi ?
Bir Salı Günü
Polis ailemin yıkıldığı soruşturmada katilin kim olduğunu verdiği çelişkili ifadeden anlamış.
Polis bana katilin öz babam olduğunu ve çelişkili ifadeler verirken kendini açık ettiğini söyledi. "Olay olduğunda neredeydin ?" sorusuna verdiği cevap, "Evdeydim." olmuş. Ama babam o gün arkadaşıyla birlikte olacaktı. Çünkü bize böyle söylemişti. Polis sorguda kendisine inanmayıp parmak izlerinden aldığı raporlar sonucu babamın katil olduğunu söyledi ve o gün çok sarhoş olduğunu,arkadaşının arabasını çalıp, dehşet saçtığını, kardeşimin ölümüne , annemin ise intiharına sebep olduğunu anlattı. Babamsa tek bir kelime dahi etmedi. Her şeyi bildiği halde, hep sakladı. Onu o gün affedebilir miydim bilmiyorum ama bugün vicdan azabı çekerek ölmesini diliyorum.
Babam, o lanet günde orada olması gereken son kişiyken, içip sarhoş olmaktan ve arkadaşının arabasıyla bize çarpmaktan geri durmamış. Ben bunu öğrendiğimde 30 yaşındaydım yani polis olmaya karar verip, cinayet büroya başladığım ilk zamanlardan bahsediyorum.
Cinayet büroda ki arkadaşım, Süavi'yle tanıştık. Kendi hayat hikayelerimiz hakkında hiç konuşmadık onunla. Sadece birlikte çözecek olduğumuz cinayetler ve arkasında ki gizemlerle ilgileniyorduk...
Sonra ki bölüm Öteki Dostluklar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Zambak
Mystery / ThrillerAldemir ve Süavi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro'da çalışan 2 dedektiftir. Kara Zambak, esrarengiz bir şekilde işlenmiş cinayetleri anlatırken cinayetin neden işlendiği ve gerçek katilin kim olduğu gibi çözümlemeleri de beraberinde sunacak...