İçine düştüğüm bu olayı detaylıca anlatmam için şu anki görüntüyü durdurup, birkaç ay geriye gitmemiz gerekiyordu. Evet, dediğim gibi onlardan biri olmak istiyordum ama bunu isteyen ne ilk ne de son kişiydim. Ben günlerimi onları sessizce izlemekle geçirirken bazıları cesaretini toplayabilmişti. Benim hatırladığım bir çocuk vardı, onların yanına gidip açıkça aralarına katılmak istediğini, ukala bir şekilde söylemişti. İlk o zaman anlamıştım aralarına kimseyi almayacaklarını. Belki düzgün bir tavırla söyleseydi bir şansı olabilirdi diye düşünebilirsiniz ama hayır, onlara çıkan her kapı kilitliydi. Aralarına beni alsalar bile asla içlerine karışamayacak, yedek parça olacaktım. Tüm bu olanlara rağmen hala öyle düşünmem saçmaydı ama düşüncelerim değişmemişti işte.
Evet ukala çocuğa dönelim. Onu tanıyordum. Hiç sevmezdim orospu çocuğunu. Amerikan filmlerindeki sarışın okul futbol takımının kaptanı olan piçler gibiydi. Gerçekten sarışın oluşu da ayrı bir olaydı. 'Fuckboy'lar olayım değildi. Yavşak çocuk onlara bu teklifi yaptığında hava kararmaya başlamak üzereydi, ve tesadüfen (!) (Evet, evet tesadüftü. Gerçekten.) kulak misafiri olmuştum, bana inanabilirsiniz 'yanlışlıkla'ydı.
Şey, size dürüst olayım açık camımdan çocuğun sözlerini duyunca, her zaman yaptığım gibi gizlice gözetleyip bir yandan da meraktan tırnaklarımı yiyordum. Çocuğa gösterecekleri tavır benim için çok önemliydi.
Gettolar evin dışarısındaki kir içinde, eskiliğinden dolayı yıpranmış geniş sarı koltuktalardı. Park Jimin kafasını koltuğun yan kısmına koymuş, bacaklarını yanında oturan Min Yoongi'nin üzerine uzatmış bir şekilde uzanarak gökyüzünü izliyordu. Min Yoongi ise ağzında bitmek üzere olan sigarayla arkasına uzanıp başını kolunun üzerine koymuş bir şekildeydi ve suratındaki alaylı gülüşten halinden memnun olduğu belliydi. O da aynı Jimin gibi gökyüzünü izliyordu. Kim Minjae, yerde bağdaş kurmuş bir şekilde oturuyordu, çünkü kocaman koltukta ona oturacak yer kalmamıştı. Jimin ve Yoongi yüzünden değil. Onların ikisi de minicik yer kaplıyorlardı zaten. Koskocaman koltuğa hayvan gibi yayılmış yaratık Jeon Jungkook yüzünden yerdeydi.
Ah, favorime geldik. Jeon Jungkook denilen Yunan Tanrısı. Onun hakkında konuşmama biraz izin verin lütfen. Kendisi koca koltukta, küçük dağları ben yarattım dermişçesine yayılmış boş gözlerini uzaklara odaklamıştı.
Uğruna kitaplar yazılacak, tablolar çizilecek, ismine şiirler adanacak bir adamdı. O, şehre adımını attığından beri, beni mahvetmişti ve bundan haberi bile yoktu. Siyah tutamların döküldüğü alnı, çoğu zaman gergin olan sert çehresi ve içinde ismini dahi bilmediğim duygular barındıran tehlikeli gözleri. Adam efsane bir şeydi. Sadece fiziksel görünüş açısından demiyorum inanın bana tüm grup efsane, ama Jungkook'u benim gözümde özel kılan şey davranışları ve tavırlarıydı. İsteyebileceğim her şeye ve hatta daha fazlasına sahipti.
Evet yavşak adama geçelim yoksa biraz daha Jungkook hakkında konuşursam akıttığım salyalarda boğulacağım. Onlar böyle bi pozisyondayken gelmişti ve her şeyden çok istediğim şeyi onlardan istemişti. Gruplarına katılmak. Ama en yanlış biçimde istemişti. Az çok artık kişiliklerini tanıyordum onların. Ee ayların getirdiği komşuluk ilişkisi vardı sonuçta. Gerçi onlar beni komşuları olarak görmüyorlardı pek. Aslında, bırakın komşuluk mertebesini, onlar beni hiç görmüyorlardı. Birbirleri hariç etrafındaki hiçkimseyi umursamıyorlardı. Doğal olarak beni de.
Ama bir kere iletişimimiz olmuştu. Fena garipti ve inanabiliyor musunuz kapıma gelmişlerdi. Şey teknik olarak bir tek Minjae gelmişti, diğerleri hemen yan tarafta kendi evlerinin önünde ayakta dikilip Minjae'ye sert bakışlar atıyorlardı.
Saat 11 gibi sertçe kapıma vurulmasıyla şaşkınlıkla izlediğim filmi durdurup kapıya koşmuştum. Şehrin çıkışında oturduğum için buralar ıssızdı. Bir tek yan tarafımdaki manyaklar ve 2 metre ötede bir ev vardı. İçinde kim olduğunu bilmiyorum bile. Bu yüzden kimse uğramazdı benim evime. Kapıyı açtığımda kapıya yaslanmış Minjae beklediğim son şeydi. Ama aptal kapıya yaslandığı için aniden açtığımda sendelemiş az daha yapılı vücuduyla benim naif vücudumu ezecekti. Kendini toparlayıp düzgün bir şekilde durduğunda ben yutkunup sakin kalmaya çalışmakla meşguldüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
art deco | taekook
FanfictionNasıl canavar olunur? 1. Acı ve pisliğin tadını öğren. 2. Eklemlerin kanayana kadar başkalarına öğret. 3. Ve nefes alışını kolaylaştırıyor mu diye bak. jjk+kth