Genç adamla genç kız sakince sahilde oturmuşlardı şimdi. Kahvelerini yudumlarlarken, etrafta dolanan bakışları elbet birbirlerini buluyordu en sonunda. Sonra ise birbirlerinden bakışlarını kaçırıp, hafifçe gülüyorlardı. Daha demin yaşadıkları anlar akıllarına gelince de, deli gibi utanıyorlardı. Çünkü çok şiddetli bir kavganın arkasından, buradalardı yine. Yan yanalardı, birlikte okyanusu ve gökyüzünü izliyorlardı.
Jiyong, konuya nasıl girmeli bilmiyordu. Şerefsiz babası yüzünden sevdiği kadını kaybetmeyi tabii ki düşünmüyordu ama bunu hemen pat diye de söyleyemezdi. Ya da söyleyebilir miydi? İyi de özel hayatı konusunda kimseye böyle bir konuşma yapmak zorunda kalmamıştı ki daha önceden. Böyle bir tutukluk yaşaması gayet normaldi ama biraz daha konuşmazsa, Madelaine gidecekmiş gibi hissediyordu. Bu yüzden bir an önce lafa girmeyi ve bir yerden başlaması gerektiğini hatırlattı kendine.
Kahveyi oturdukları bankın boş kısmına koyduktan sonra hafifçe öksürdü, genç kızın dikkatini çekebilmek için. Genç kız hafifçe gülse de, tek kaşını kaldırarak ona baktı ve Jiyong'un söze girmesini bekledi.
"Madelaine, daha önce kimseye kendimi açmayı bile düşünmemiştim. Açıkçası şu zamana kadar senden başka kimseye de özel hayatımdan bahsetmemiştim ve bunu yapmak benim için zor. Nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum, söylersem inanır mısın bunu da bilmiyorum ama gerçekten bunu söylemezsem, seni kaybederim ve bunu istemiyorum."
Madelaine, Jiyong'un yüzündeki ifadeyi görünce zorlandığını anlamıştı. Ve farkında olmasa da, Madelaine ona koşulsuz şartsız güvenirdi şu an. Yalan söylese bile, onun için sorun olmazdı. Ona inanırdı, o yalan söylüyorsa bir bildiği vardır derdi. Cidden, Jiyong hiçbir şeyin farkında değildi.
"Madelaine, o kadınların hiçbirisini tanımıyorum. Seni gördükten sonra, kimseye dokunmadım. Kimseye de bana dokunması için izin vermedim. Çünkü biliyordum, bu sana karşı duyduğum hislere ihanet olurdu. Ben seninle ilgili hiçbir şeye ihanet etmek istemedim. Sana şu zamana kadar zaten iki kere yalan söyledim, bir o besteler hakkında. Bir de bu konuda. Üzgünüm öyle olması gerekiyordu."
Madelaine, şokla irileşmiş gözlerini Jiyong'un yüzünde gezdirirken, dediklerini idrak etmeye çalışıyordu. O yatmamış mıydı, o kadınlarla? Ee, neden Kwon Jiyong ismini veriyorlardı o zaman? Neden üzerine almıştı ki? Kafasında dönen sorular, Jiyong konuşmaya başlayınca uçup gitmişti.
"Babamın yattığı kadınlardı. İlk kadın geldiği zamandaki yüz ifademi hatırlıyor musun? Şaşkındım, o gün bana babam söyledi. Genç bir adam olduğum için kimse benim için kötü düşünmezmiş ama onun için düşünebilirlermiş. Annemden sonra böyle bir adam olması bana çok dokunuyordu, çok kızdım ona. Ama elimden bir şey gelmedi, babamdı Madelaine. Ailemden tek kalan kişiydi ve ben, onu korumak zorunda olduğumu düşündüm. Sana her yalan söyleyişim de ya da ne bileyim konuyla dalga geçişim de, fazlasıyla pişmandım. Aslında bu kadar çabuk dökülmezdim bu konuda ama beni sevdiğini söyledin. Seviyorsun beni, değil mi?"
Madelaine, babasından bahsederken gözleri dolan Jiyong'a baktı. O, hiçbir zaman öyle dümdüz bakıldığında anlaşılacak birisi değildi zaten. Madelaine ona bakmıştı, görmüştü ama bu kadarını tahmin etmemişti. Ailesine bu denli sadakatli olan adam, onun yüreğini burkmuştu. Genç adamın eğdiği başı, parmak uçlarıyla çenesinden tutup kaldırdı genç kız. Yüzüne de hafifçe bir gülümseme yerleştirdi ve Jiyong'un çenesindeki parmaklarını yanağına çıkarttı.
"Jiyong, o kadınlarla yattığını düşündüğümde bile seni seviyordum ben. Her şeyi geç, ailene olan sadakatin ve sevgin çok güzel. Sen çok güzel seviyorsun, Jiyong. Seni böyle davranmaya itmişler, bu senin suçun değil ki, zaten böyle birisi olduğunu biliyordum. Sana mesajda da söylemiştim bunu, bunlar sana hep dediğim şeyler. Emin ol seni anlıyorum, acını almak için ve yaralarını sarmak için elimden ne geliyorsa yapacağım Jiyong. Sana sözüm olsun, her zaman yanında olacağım."
Jiyong, o sırada kıza kocaman ve sımsıkı sarıldı. Genç kızda gecikmeden kollarını genç adama doladığında, onlar için yeni bir hayat başlıyordu. İyisiyle kötüsüyle, sevinciyle hüznüyle, tatlısıyla acısıyla. Pişman olmadan ve sonsuzlukla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
redamancy • kjy ✓
Fanfiction"Ben, seninle ilgili hiçbir şeye ihanet etmek istemedim." -Kwon Ji Yong