İşler beklediğim gibi gelişmediği için basıma hazırlamış olduğum Mahzen-Kurtuluş'u burada yayınlamaya karar verdim. Hala burada olan ve bekleyenler için en azından bunu yapmış olayım. Her iki günde bir yeni bölümü yükleyeceğim.
BÖLÜM 1
Ellie Stylon
Bugünün beni yoracağını şimdiden hissedebiliyordum. Saçlarımı atkuyruğu yaparak odadan lavaboya geçtim. Aynadan saçlarımı düzeltirken Katheryn hala söylenmeye devam ediyordu.
"Sana her zaman bir doktora görünmeni söylüyorum. Geçmeyen baş ağrıların, şimdi de bu öksürük... Gerçekten, bunu umursaman lazım!"
Hastaneye gitmemekte ısrar ettiğim için annem gibi davranıyordu. Ama gerçekten o kadar da büyütülecek bir şey değildi. Bir şeyleri kafanızda sürekli başa sarıp düşünmeye başlarsanız, bir zaman sonra yorgun hissederdiniz, başınız ağrırdı. Benim için olan şey de tam olarak buydu ve bunun çözümünü hastaneye gitmek olarak görmüyordum. Düşünerek yorulmamı sağlayan olayların ortadan kalkması lazımdı. Ama bunu Katheryn'e ya da arkadaşlarımdan herhangi birine söylersem, çok üzüleceklerini bilerek susmaya devam ettim. Katheryn'in endişelerini gidermem gerekiyordu.
"Tamam. İstediğin bir zamanda gidebiliriz." Salonda oturan Jev'den alkış sesi geldi. Gözlerimi devirdim. "Ahhh, abartmayın. Lütfen."
"Peki... Peki, abartmıyoruz. Öğlen gidelim. Ne kadar çabuk olursa o kadar iyi."
Katheryn beni lavaboda yalnız bırakarak –sonunda, bulunduğumuz daireden çıkarak gitti. İçeriden Jev'in televizyonu kapatarak yanıma yürüdüğünü duyabiliyordum. "Seni çok düşünüyor. Bunu biliyorsun değil mi?"
"Evet, çok iyi biliyorum. O yüzden kabul ettim. İçinin rahatlaması lazım..."
"Birkaç yıl önce yaşanan şeylerin, sağlığını etkilemesinden korkuyor."
Cevap vermemek için yüzümü yıkamaya başladım. Birkaç yıl önce yaşanan şeylerin...
Ne kadar da kolay söylemişti.
Yüzümü havluya silerek oradan çıktım ve odama geçtim. Kapıyı kapatarak giyinmeye başladım. Jev odanın dışından bağırıyordu. "Ben Jack'in yanına geçiyorum. Katheryn ile hastaneden döndükten sonra, orada buluşuruz, Elz!"
"Çok çabuk geleceğimizden emin olabilirsin."
Bu dediğime kıkırdayarak daireden çıktı. Üzerime rahat bir şeyler giyerek daireden çıktım ve kapının önünde Katheryn'i beklemeye başladım.
Telefonumun çalmasıyla irkildim. Arayan Pxie'ydi.
"Pxie?"
"Televizyon izleyebileceğin bir yerde misin?"
Odaya hızla geri girerek televizyonu açtım. Hangi kanal olduğunu sormama gerek yoktu. Bütün kanallarda aynı haber vardı.
FROSTLAR SUÇSUZ OLDUKLARINI İSPATLADILAR VE BİR HAFTA SONRA SERBEST BIRAKILACAKLAR.
Ekranda Kyra'nın kusursuz çıktığı bir fotoğraf vardı. İşte bu kadardı.
Eğer bir Frost iseniz, masum insanların ölümüne sebep olursanız, para kazanırdınız. Pis işler yaparsanız, sonunda aklanırdınız.
Benim, bizim gibi insanların böyle güçlü insanları devirebileceğine inanmak, aptallıktı. Her zaman böyle bir şeyin olacağını bekliyordum.
"Ellie? Orada mısın?"
"Evet, evet. Buradayım..." Nefes verdim. "Buna şaşırmam, üzülmem veya sinirlenmem gerekiyor ama..." Ama hiçbir şey hissetmiyorum. Çünkü bu kadına her ne yapılırsa yapılsın, her ne yaşarsa yaşasın, benim için önemli olan şeyler geri gelmeyecek. "Ama bunu hepimiz bekliyorduk bence, değil mi? Adaletin bizden yana olduğunu düşünmek biraz hayalperestçe bir düşünce olurdu. Onların gerçekten bir hapishanede tutulduğuna bile inanmıyorduk, hatırladın mı?"
Bu kadar düz cevaplar vermemi beklemiyordu. Birkaç saniye sessizlikten sonra, Pxie zor da olsa konuşmaya başladı. "Evet, evet... Ellie... Hatırlıyorum." Boğazını temizledi. "Sen... I-ıh... Sen iyisin, değil mi?"
"Çok iyiyim." Diyerek televizyonu kapattım. "Katheryn ile birkaç kontrol için hastaneye gitmem gerek. Biliyorsun, bu konuda çok ısrarcı."
"Evet. Ama doğru söylüyor." Arkadan Savannah'ın sesi gelince ona cevap vererek, tekrar bana döndü. "Şimdi kapatmam lazım. Seni seviyorum, Ellie. Beni her şeyden haberdar edin."
Her zamanki gibi anne rolünü üstlenmişti. Kendi annemle sürekli iletişim halindeydi ve beraber hiç beklemediğim kadar çok eğlenip, sohbet ediyorlardı.
Televizyonun karşısındaki koltuğa oturdum ve biraz önce izlediğim şeyleri hazmetmeye çalıştım. Arkadaşlarımdan ya da ailemden hiç kimse, sakinleştirici ilaçlar aldığımı bilmiyordu. Benimle beraber kalan Jev hariç... Diğerlerine bunu söyleyemezdim. Her şeyi bu kadar çok geride bırakmaya çalışırken, onların bir de beni düşünmelerini istemezdim.
Bir buçuk sene olmuştu.
Pxie'nin bizim için satın aldığı bu iki katlı evde dört kişi olarak kalıyorduk. Jev ve ben üst katta, Jack ile Katheryn ise alt kattaydı. İlk zamanlar gerçekten çok zorlanmıştık. Rahattık ve özgürdük. Ama bir şeyler eksikti ve her zaman eksik kalacaktı. Bunu geriye almanın hiçbir yolu yoktu. Bununla yaşamak zorundaydık.
Yapabileceğimiz tek şey, çok düşünmemek ve çok üzülmemekti.
Bu ikisini de başaramayan tek kişi bendim ve bu yüzden bunu arkadaşlarıma söyleyemezdim. Sadece beni etkileyen bir durum değildi.
Kapının tıklanmasıyla ayağa kalktım. Yüzüme mutlu bir ifade takındım ve Katheryn'e kapıyı açtım.
Artık alışmaya başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahzen (RAFLARDA)
Ciencia FicciónMAHZEN'İN KARANLIĞINDA KAYBOLMAYA HAZIR OLUN! Devlet adamları tarafından tüm ülkedeki insanların içinde bulunacağı şekilde 'Mahzen' adında bir merkez inşa edilir. Bu merkez, suçluları ve suç işlemeye meyilli olan kişilerin cezasını çekmeleri için ya...