Telefonu kapattığım andan itibaren Çınar’ın dedikleri beynimde yankılanıyordu. Kafamı çok karıştırmıştı. Ona hala bir şeyler hissettiğimi kendime itiraf etmem zor olmamıştı fakat yeni bir başlangıç beni kendine çekiyordu. Burada kalmaya devam edersem her şey şu an olduğundan daha kötü olacaktı çünkü esrar hayatıma girmişti bir kere. Bu düşünce yığınından biraz uzaklaşmak uğruna Türkiye’de ki son işlerimi halletmeye karar verdim. Kot şortumun üstüne siyah bir tişört giyip saçlarımı at kuyruğu yaptım. Göz kalemi çekip, tatto chokerımı taktım. Çantamı da alıp çıktım. Bugün Aras, Tolga ve Hazal’la da buluşmam gerekiyordu. Saat şimdiden yediyi geçmişti. Uçağım 00.00 da kalkacaktı. Onları okulun civarındaki bir kafeye davet ettim. İşimi hallettikten sonra yanlarına giderim diye düşünüyordum. Telefonumun titreşimiyle uçsuz bucaksız planlarımdan uzaklaştım. Çınar arıyordu. Lanet olsun niye her kafamı toplamaya yeltendiğim an aradan çıkıyordu?
“Ne var Çınar?”
“Niye sinirlisin melek? Bir sorun mu var?”
“Hayır. Bak ben gidiyorum, kararımı değiştirmek için boş uğraşlara girme. Kafamı karıştırmaktan başka bir halta yaramıyorlar.”
“Ben sadece havaalanında görüşürüz demek için aramıştım.” diyip yüzüme kapattı.
Bu neydi şimdi? Vazgeçirmek için son kozunuda mı kullanıcaktı? Hiç pes etmez mi bu çocuk?
Okuldaki kaydımı da dondurunca koşarak bizimkilerle buluşmaya gittim. Hepsini nasıl özliycem belli değil. Onlarsız naparım hiç bilmiyorum ama girdim artık bir yola. İlk önce Hazal sandalyesinden fırlayıp bana doğru koştu. Nefes alamayana kadar sarıldı, en çok o yıkılmıştı bu haberle. Sonra Tolga en son ise Aras sarıldı. Hepsi hakkımda iyi dileklerini sıraladı. Kahvelerimizi içerken doya doya dedikodu veplan yaptık. Ayrılma kısmı en hüzünlüsüydü. Birbirimize en kısa zamanda görüşme sözü vererek ayrıldık. Tolga beni eve bıraktı.
Bavulum, pasaportum, param, biletim her şey hazırdı tek hazır olmayan şey bendim sanırım. Ayaklarım kapıya gitmiyordu bir türlü. En içimi acıtan ayrılık buydu sanırım. Her açıdan karmakarışıktım. Daha önce uzun ayrılıklar yaşamıştım ama bu sefer bir türlü kabullenemiyordum her şeyden bu kadar uzaklaşmayı. Çağırdığım taksi gelmiş, korna çalıyordu. Derin bir nefes alıp, tüm anılarımı kilitlediğim kapının ardında bırakmaya çalışarak taksiye bindim.
“Havaalanına lütfen.”
Gelmiştik. İşte dönüm noktam olacağını düşündüğüm yere gelmiştik. Bir kere bana gülmeyen boktan hayatımda yeni bir sayfa açma şansım olacağı yere gelmiştik.
Arkadan sarılan bir bedene tabi ki dirsek atarak yanıt vermiştim.
“Dünya sen manyak mısın?”
Çınar’ın sesi…
“Çınar ne bok yiyosun arkamda gerizekalı, korktum.”
Söylenerek elini karnına götürdü. Yanına eğildim.
“İyi misin var mı bir şeyin?”
Yavaşça doğruldu kalktı kolunu omuzlarıma attı.
“Hadi uçağı kaçırmadan gidelim şu siktiğimin ülkesinden?”
“Ne? Bir dakika.. Havaalanı derken.. Sen de mi geliyorsun?”
O her erkeğin en karizmatik gülüşü olan zafer gülüşünü çaktı.
“Sorun mu var?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyam Başıma Yıkıldı
Teen FictionEroin yüzünden ölen annem mi en büyük yaram, annemin kullandığı eroin yüzünden beni terk eden arkadaşlarım mı yoksa intihar eden babam mı? Dünya ben, dünyası başına yıkılan Dünya.