Yine de aklımızda kendi zamanımız ve kültürümüzün icat ettiği
cinsellik olursa, kuşak olarak kendinden emin olma tuzağına düşeriz.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, her gün 1 00 milyondan fazla cinsel
ilişki olmaktadır. Erkekler ve kadınlar belki de yaklaşık 1 00 bin yıl-
dan beri eğlence amaçlı cinsel ilişki yaşamaktadırlar. lşlemi devam
ettirirsek -ve M.Ö. 98.000'den bu yana dünya nüfusunun hayli arttı-
ğını da hesaba katarsak- insanoğlunun bugüne değin 1 .200 trilyon
kez seks yaptığını söyleyebiliriz.
Elbette bu ilişki her seferinde kötü olmuş olamaz.
İngiliz psikoterapist Brett Kahr'ın dediği gibi, cinsel tarih "ilerle-
me ve gerilemenin mayın tarlasıdır". Cinsel özgürlüğün en kayda de-
ğer dönemlerinden bazıları uzak geçmişimizdedir; yani, canlı hafıza
içinde en fazla bastırılmış zamanlarda.
Bunun peşinden, cinselliğin o kadar değil ama cinsel hazzın, iki in-
san arasındaki birleştirici bir sürecin doruğu ya da üremenin yalnızca
bir yan ürün olduğu bir eğlence faaliyeti olarak cinselliğin tarihi gelir.
Orgazm bu cinselliğin nihai noktasıdır. Erişmeyi ümit ettiğimiz
şeydir. Bir futbol fanatiğinin doğrulayacağı gibi, 0-0 biten bir maçtan
zevk alınır, fakat büyük bir maç gol gerektirir, öyle değil mi? İşten
anlayanlar için en büyük maçların çoğu, çok gollü olmuştur; diyece-
ğimiz, iki taraf da tatmin olmuştur.
Yine de orgazm cinsellikte hayli paradoksal bir rol oynar. Sanı-
rım, büyükbabamların orgazmın ne olduğu konusunda aklı karışık-
tı. Büyükbabam Birinci Dünya Savaşı siperlerinde kıdemsiz onbaşıy-
mış; o yüzden orgazmın, zamanında boşalma yerine kullanılan 'gel-
mek' kelimesiyle ilgili bir şey olduğu şeklinde kaba bir fikir edinmiş
olmalıydı.
Bununla birlikte eminim ki, büyükannem orgazmın ne olduğu ya
da ona erişmenin nerede ya da nasıl mümkün olacağı konusunda en
ufak bir fikir edinemeden ölmüştü.
Ben 1960'larda büyürken de, bugünün standartlarıyla son derece
masumdum. Ara sıra Billy Bunter kitapları okuyordum; Bunter ve
oda arkadaşı Bob Cherry sık sık 'boşalırken' tasvir ediliyorlardı -ya-
zar Frank Richards bunu l 920'ler ve öncesinde yazmıştı ve burada
kelimenin ikinci anlamını kastediyordu: "ani, şiddetli haykırış ya da
çığlık". Anne babamın bu kullanıma niçin bıyık altından güldüğünü,
Billy Bunter okumalarımdan çok sonraya kadar hiç anlayamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORGAZMIN MAHREM (SEKS)
RomanceEvliliklerinin altmışıncı yılında büyükannemle büyükbabam çıplakken birbirlerine daha hiç bakmamışlardı. Ben de annemi hiç çıplak görmedim. Oysa benim çocuklarım anne babalarının çırılçıplak hoplayıp zıplamalarına o kadar alışmışlardır ki, arkadaşl...