The Last Agust-d 👆🏻Ruhum bendenimden ayrılmıştı ve bedenim günden güne çürüyordu ve işin garip tarafı kimse bunu farketmiyordu karşılarında bir ceset vardı ve kimse bunu görmüyorda yada görmezden geliyordu.
Size beni nasıl öldürdüklerini anlatacağım :
İnsanlar yavaş yavaş duygularımı benden almaya başladılar
İlk önce merak duygumu aldılar. Artık hiçbir şeyi merak etmiyordum.
Sonra sevinç duygumu aldılar benden. Hayatım çok kötü bir hal almaya başladı bu noktada. Hiçbir şey beni mutlu etmeye yetmiyordu.
Daha sonra üzüntü duygumu aldılar benden. Evet artık mutlu olmadığım için üzülmüyordum. Çünkü üzüntümü yaşamayı bile bana çok gördüler. Üzüntüm gittiğinde ağlama fonksiyonumu da kaybettim çünkü ağlamak da bir duyguydu ve ben artık ağlamıyordum sadece istemsizce gözlerimden akan yaşları izliyordum.
Ve acıma duygumu aldılar elimden. En garibi bu biliyor musunuz kimseye acımıyordum umursamıyordum bu duyguları benden onlar almıştı. Ama yine de beni yargıladılar. Taş kalpli dediler. Acımasız dediler. Depresyonda herhalde takmayın onu dediler. Çok garip değil mi?
Ve acıma duygumu da kaybettikten sonra ruhumda beni terketti artık onların gözleri önünde ölüyordum. Eserleriyle gurur duymalarını isterdim.
Ama ne yazık ki bu da olmadı hayat bana büyük bir tokat attı ve dedi ki :
"Sen onların gözleri önünde ölemezsin güçlü durmak zorundasın."
Evet hayat beni buna zorladı iki yüzlü olmaya. Bende ona itiraz etmedim. İstesemde edemezdim zaten. Ben artık kendim değildim başkası gibi yaşamaya başlamıştım.
Karşılarında bir ceset vardı ve bunu kimse göremiyordu bana kimse yardım edemiyordu.
Beni bu bedenin içine hapsetmişlerdi olmadığım biri gibi yaşamak zorunda kalmıştım.
Karşılarında bir ceset öylece duruyordu ve kimse bunu farketmiyordu....