Kapıyı çarpıp hızla yürümeye başladı. Göz yaşlarını tutamıyordu. Senelerini verdiği erkek arkadaşını bir kızla yiyişirken görmüştü.
Kabanını bedenine sıkıca sardı. Mantıklı düşünemiyordu. Hayatının neredeyse yarısını boşa harcamıştı.
Onunla yaşadığı her şeyi unutmak istiyordu. "Keşke kör olsaydım da görmeseydim." diye düşündü.
Bir umutla arkasına baktı. Ama hiçbir şey görmedi.
Gelmiyordu...
"Muhtemelen işine devam ediyordur." diye geçirdi içinden ve gözleri dolu olmasına rağmen güldü.
En azından peşinden gelip "Göründüğü gibi değil. Açıklayabilirim." saçmalıklarını söyleyebilirdi.
Ama hiçbir şey yoktu.
Jungwoo, kalabalık caddeye vardığında hızını yavaşlatmadı. İnsanlara çarparak yürüyordu. Arkasından küfür edenleri duyuyordu ama yine de durmuyordu.
Yola adımını bastığında da durmadı.
Etrafına bakmadan ilerlerken korna sesiyle durdu ve başını kaldırdı. Normalde olsa gördüğü bir çift fardan ölesiye korkardı ama şimdi mutlu olmuştu. Belki de ancak ölüm bu acıyı yatıştırabilirdi...
Yüzüne çarpan ışıkla birlekte gözlerini kıstı ve gülümsedi. Bedenini üzerine gelen araca çevirdi ve bedeninin savrulmasına izin verdi.
Her şey birkaç salise içinde olmuş, bitmişti.
Gözlerini zorlukla araladığında yerde yatıyordu. Kıpırdamaya çalıştığında duyduğu acıyla yüzünü buruşturdu.
Başı acıyordu ve vücudunu kıpırdatamıyordu.
Etrafına baktığında başına toplanmış insan topluluğunu gördü. Dikkatlice inceledi.
Onu görmeyi umuyordu...
Yukhei'nin tanıdık yüzü görüş alanına girdiğinde acısı kat be kat daha da arttı.
Canının acısına rağmen gülümsedi ve gözlerini sonsuzluğa kapadı...