Yine bir sıkıcı gün...
Televizyonun başına geçtim haberlere bakıyorum. Haberlerde yine benim mafya tayfamın işlediği cinayetler işte.
Televizyonu kapatıp aynanın karşısına geçtim. Saat aynaya yansımıştı. Görünüşe bakılırsa saat hala beşdi. Okula gitmeme daha bir saat kalmıştı. Bende üstüme kısa bir sweet altıma kot pantolon ayakkabı olarak convers tercih etmiştim.
Çantamı alıp merdivenlerden inerek mutfağa ilerliyordum. Evde kimse yoktu. Gayet normal bişeydi. Annem babam ve küçük kız kardeşim merve birisi tarafından öldürülmüştü. Ama kimin yaptığı daha belli değildi. Bende onlardan intikam almak için bir mafya tayfası kurdum. Adamlarım daha yaşın küçük dediler. Küçükmüyüm?
Altı üstü 12. sınıfa gidiyorum. Bunları düşünürken çoktan mutfağa gitmişim bile. Dolabı açtım. Dolapta pek bişey yoktu. Offf desenize yine okul çıkışı markete gidilecek.
Dolaptan birşeyler tıkındım ve hemen yola koyuldum. Saat daha erkendi okul zili çalmasına kırk dakika vardı. Ne yapsam diye düşünürken gözüme bir kafe çarptı. Bu kafeyi galiba ilk defa görüyordum. Ama sanki perili kafe gibiydi. Koyu bir rengi vardı. Üstünde kafatası resimleri ve olmazsa olmazı örümcek ağları.
Neyse deyip içeri girdim. Boş bir masaya oturdum kimse yoktu sadece bir kişı vardı. O kişi ise bana pis pis sırıtarak bakıyordu. Tam bir işkence edilecek adam.
Neyse deyip garsonu çağırdım kahve ve meyvesuyu istedim bu ikisinin karışımına bayılıyordum. Çok vakit geçmeden garson hemen istediklerimi getirdi. Büyük bir bardak da istedim karışımını o bardağa koyacaktım. Garson büyük bir hızla getirdi sanki benden korkuyormuş gibi tavır sergiliyordu.
İkisini hemen o büyük bardaga döktüm. İlk yudumu aldığımda içim huzurla neşeyle şevkatle yani ne kadar iyi his varsa onunla kaplanmıştı. O çocuk hala bana bakıyor ve hala pis pis sırıtıyordu. Telefonumu çıkarıp sağ kolum olan berkeye mesaj attım
"Berke burda canı işkence isteyen adamlar var hemen gelip işini bitir"
Daha dakikalar geçmeden mesaj geldi tamam diye. yüzü büyük bir sırıtma kapladı. O çocuk sırıtmıyordu tam tersi ben sırıtıyordum. Bu hissi sevmiştim aslında. Kahve ve meyvesuyu karışımımı alıp kafeden çıktım. Olanları merak etmiyordum. Çünkü her zamanki gördüğüm sıkıcı şeylerdi işte. Deyinsenize bugün yine okula gidilmeyecek yani işkence vakti.
Ben dışarıdan izliyordum berkenin neler yaptıklarını. Adamı bayıltıp büyük siyah transporterimize bindirdiler. Beni de alıp eve gittik. Evin bodrum katında işkence odasındaki yatağın birisine yatırdık. Adamı uyandırdık.
Şimdi en eğlenceli kısmına geliyoruz
İŞKENCE...
Hemen ordan raflardan bir pense alip adamın tırnaklarını tek tek yerinden çıkaracaktım. Klasik işkence teknikleri işte.
Adamın tırnaklarını tek tek yerinden söküyordum. Berke hemen ordan atıldı:
- Ecem hanım lütfen adamın ölmemesi gerekiyor daha denemediğimiz işkence teknikleri var dedi.
Yine benim yuzümde kocaman bir sırıtma var. Ordan ismini bilmediğim bir aleti aldım berke bu ne işe yarıyor dedim. Berke şöyle dedi:
- Bu alet bi insanın gözlerini yerinden cikarir
deyince yatan adam çırpınmaya başladı. Bende sur daha bu bir hiç dedim. Deyince daha da çırpınmaya başladı. Bi dakika gözünden yaş süzülünce ben bunu bir yerden tanıdım galiba...
Evet oydu...
Bunu sakın öldürmemeliydim....
Bunu yapmamalıydım...
Bu benim ikinci kitabımın ilk bölümüydü umarım beğenmişsinizdir. Yazım hatam varsa özür dilerim. Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLANMALIYIZ
ActionEcem. Kendine güvenip bir mafya gurubu kurar. ama bu başına bela olur. hayatı sürekli saklanmakla, koşmakla geçer ama hayatı bir anda değişir negatifler kaybolup gider pozitifler zihnini sarar...