Aptal arkadaşlarına karşı kaybettiği iddia yüzünden sokaklardaydı genç oğlan. Bir dart atma yarışmasına girişmiş ve ardından kaybetmişti. Şimdi ise çok sevgili arkadaşlarının isteği üzerine, seçtiği herhangi bir oğlanı öpmesi gerekiyordu. Bu onun için sorun olmayacaktı. Şehrin doğu tarafında kalan bir liseye gelmişlerdi. Hemen hemen herkes buranın ününü bilirdi. Öncelikle bu okulda çirkin diye bir kavram yoktu. Buradaki herkes -öğretmenler hatta hademeler dahil- güzel ve yakışıklıydı. Her ne kadar rastlantı olsa bile zamanla bu genel bir şey haline gelmiş ve okula bu sayede ün gelmişti. Jungkook inanıyordu ki, kurbanını bu okulda bulacaktı. Sadece çıkışa kadar beklemeleri gerekti.
Zil çaldığında öğrenciler bahçeyi terk etmeye başladı. Jungkook ise avını kestirmeye çalışıyor, bir erkeği öpecekse bile güzel biri olmasını istiyordu. Daha sonra gözleri kahverengi saçlı, ufak tefek, hoş gülüşlü bir çocukta takılı kaldı. Güzellik: var. Sevimlilik: var. Dudaklar- pekala neden sayıyordu ki? Saldırma zamanı.
Kendinden emin bir şekilde saçını geriye tarayıp güzel oğlanın yanına adımladı. Yanındaki iki arkadaşı onu fark etmiş ve miniğin kolunu dürtmüşlerdi. Üçlü meraklı gözlerle onlara doğru gelen ateşli çocuğa bakıyordu.
"Hey, merhaba! Seninle kiss prank oynamak istiyorum. Eğer kazanırsam bana bir öpücük verecek misin güzel çocuk?"
Olaya direk dalmış olması ve yanındaki güzel kıza değilde, direk Jimin'e sorması onları şaşırtmıştı. Kızın bozulduğu her halinden belli olsada, Jimin yerinden milim kımıldayamıyordu bile. Doğru duyup duymadığını sorguluyordu.
"Ben gidiyorum Jimin. Beni sonra ararsın."
Kız aralarından ayrılırken, diğer çocukta gerilmiş ve kursu olduğuyla ilgili bir-iki şey geveledikten sonra gitmişti. Jimin hiç rahat hissetmiyordu.
"Neden böyle bir şey yapayım?"
"Bilmem, eğlenceli olur."
"Hayır olmaz. Teklifin için sağol ama eşcinsel değilim."
Gideceği sırada kokonat kafanın koluna yapışması, onun durmasına ve ona bakmasına sebep olmuştu. Şehrin en güzel kızları bu okulda okuyordu ama o kalkmış bir erkeği öpmeye çalışıyordu. Üstelik bu yüzle bir sürü kızı ağına düşürebileceğini biliyordu.
"Bende eşcinsel değilim ama bir nevi iddia yüzünden bunu yapıyorum. Aralarında en çok beğendiğim sensin. Sadece basit bir öpücük versen, bu konu burada kapansa ve bir daha görüşmesek?"
"Tamam, başımdan gideceksen olur. Ama okulun önünde olmaz."
Bu tanımadığı aşırı yakışıklı çocuğa neden güvendiği konusunda fikir sahibi değildi. Sadece olsun bitsin başından gitsin istiyordu. Bitirmesi gereken bir matematik projesi vardı.
"Tamam, bence burası uygun. Hadi yapalım."
"D-dur! Orama burama dokunursan yemin ediyorum kısır kalırsın."
Jungkook göz devirmiş ve iki binanın arasına soktuğu çocuğa doğru eğilmişti. Pekala, o kalçaları biraz mıncırmak isterdi ama kendine hakim olacaktı. Adı bir sapığa çıkmadığı kalmıştı.
Dudakları yavaş bir şekilde buluştuğunda Jungkook'un vücudundan resmen bir akım geçti. Dudaklarının altındaki dolgun et aşırı lezizdi ve ellerini kalçalarına koymamak için kendiyle savaş veriyordu. Jimin ise açıkçası halinden memnundu. Adam iyi öpüşüyordu ve yakışıklıydı inkar etmek anlamsızdı. Küçük olan yavaşça ellerini büyüğünün ensesine çıkarmış ve kendine biraz daha çekmişti. Birbirlerinin dudaklarını kışkırtıcı bir yavaşlıkta emiyorlardı ama ikisinin de hoşuna gidiyordu bu. Jungkook nefes nefese ondan ayrılana kadar her şey hoştu aslında.
"Adın ne?"
"J-Jimin."
"Pekala, Jimin... Dilimi kullanabilir miyim?"
Küçük olanın yutkumasına sebep olan bu soru, büyük olan için resmen dönüm noktasıydı. Eğer miniği izin verirse kalçalarını bile sıkabilirdi. Tanrım şuan bunun için neler vermezdi.
"O-olabilir. Ama sadece azıcık!"
Azıcık mı? Diye düşündü büyük olan. Tuhaf bir miktardı. Yine de boş verip dilini sıcak ağzın içine göndermekte gecikmemişti. Dilleri resmen kavga ederken, minik olan artık dayanamayarak küçük bir inleme bırakmıştı. Jungkook sanki bunu bekliyormuş gibi ellerini miniğin kalçasına atmış ve sıkmıştı. Ortamın sıcaklığı artarken, ikisi de sadece bu dil savaşını kazanma derdindeydi. Jimin, büyük olanın saç diplerini çekiştirip kazanan olmaya çalışırken; Jungkook'un miniği yüzünden aklı uçup gitmişti zaten. Savaşı o kazanabilirdi. O zaten istediğini almıştı.
"Bana numaranı ver velet. Seni... Bir daha görmek istiyorum."
Nefesini düzene sokmaya çalışan ve hırçın öpüşme sonucu dudakları kızarmış olan çocuk, ona fazla cazip gelmişti. Aslında sadece öpüp ardından yok olmak gibi planları vardı ama bu dudakları bir daha öpmek istediğine karar verdi Jungkook. Ya da o tatlı yüzünü görse de olurdu. Öpüşmeleri şart değildi, kısmen...
"P-pekala."
Az önce yaşananlar sebebi ile hala titrerken, büyüğünün telefonuna kendi numarasını yazmaya çalışıyordu. Büyük olan küçüğünün heyecanının farkına varmış ve bunu şirin bulmuştu. Sakinleşmesi için onu döndürüp kendine yaslamış ve beline kollarını sarmıştı. Tuhaf, dedi minik olan. Sakinleşiyorum...
"İşte burada hyung."
Jungkook burnundan gülmüş ve yumuşak saçlara minik bir öpücük kondurmuştu. Tıpkı kollarının arasındaki beden gibi... Minicik.
"Sakinleştin mi?"
"S-sakinim evet. Neden sordun ki?"
Yarım ağız sırıtıp güzel çocuğun kulağına doğru eğildi.
"Az önce dudaklarını afiyetle yediğimden olabilir mi?"
"Her neyse! Bence işimiz bitti. G-git hadi."
"Kollarımın arasında olan sensin. Çıksana."
"İtsene."
"İtmek istemiyorsam?"
"Ne-"
Onu tekrar kendine çevirip duvara yasladı Jungkook. O dolgun et parçalarından yeterince uzak kalmıştı. Biraz daha tatması lazımdı, yoksa ölebilirdi.
"Dudakların cidden güzel, çocuk. Onları bırakmak istediğimi sanmıyorum."
Dudakları hırçınca bir daha birleşirken ikisi de daha atikti bu sefer. Derinleşen öpücük, Jimin'in zıplayıp hyungunun kucağına çıkması ile devam etmişti. Okul forması kırışmış, saçları birbirine girmişti. Ama kimin, umurundaydı? Aldıkları zevk her şeyin önüne geçiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baiser Blague
Losowe"Hey, merhaba! Seninle kiss prank oynamak istiyorum. Eğer kazanırsam bana bir öpücük verecek misin güzel çocuk?"