Futbol sahasının içindeydim. İlk ayaklarımı fark ettim.Gittiği yön belliydi. Yinede dengesizdi, yorulmuştum... Sinirliydim. Birazda aşık.. ya da en çok aşık...
Hayatımı kesik kesik görebiliyordum. İnsanlar yanımdayken onlar gibi oluyordum ki bu korkunçtu! Şu an sorun yoktu...
Düşünce yığınım ve ben hızlı adımlarla ilerliyorduk. Nereye? Sanırım başarıya. Evet, kesinlikle hırs kokuyordu. En net ve en keskin baharatlarımdandı. Hamurumda vardı. Bolca hırs, bolca inat, bolca delilik ve bolca sinir...
Kulağımda bir sürü ses geziyordu. Bazen kalabalıklaşıyor, bazen sadece notalara dönüşüyordu.. Bu sefer ne karınca yığınıma ne de tozlanmış kitaplarıma hiç bir şeffaf sıvı düşmemişti.
Adımlarımı hızlandıdım. Nefesimi zorda olsa düzene soktum. Daha fazla gürültü istedim..daha fazla..ama anlamsızdı.
Bir an boşluğa gittim. Çok küçük bi an. Gölgemi gördüm. Hızlı yürüdüğüm için kayıyor gibiydim..Kafamda belli belirsiz bir görüntü oluştu. Daha sonra bir koku. Net. Bir koku. Bu koku etraftan gelmiyordu. Hatıralarımdan geliyordu.. üstündeki karıncaların arasından sızıp en gerçek haliyle..
Hırstan uzak, en masum kokularsandı..
Aklımdaki görüntüle koku birleşti. Evet, kayıyordum. Patenlerim, hayalim ve elimi tutan eller güven doluydu. Burnumdaki kokusu, gözlerinin içi, sesi, herşeyi bu kadar özlem duyduğum... Güven... Nasıl?
Dahada hatırladım. Hayallerimdende koparta koparta. Anım daha da büyüdü. Ellerimi canımı acıtıcak şekilde bastırdım suratıma. Yüzüm alev almıştı ama ellerim buz gibiydi. Kızmıştım. Kime kızmıştım? Kendime! Lanet olsun! Unut.
Şarkı çalıyordu kulaklarım şarkı için çırpınsada tek duyduğum uğultuydu. Ellerimi tekrar yüzüme bastırdım. Unut.
Güçlü olmam gerekirdi ve bu güçsüzlüktü. Aşk! İğrenç bir şeydi... Ķorkunçtu.
Ama ona gelince.. güçsüzlüğüme sebep olan aşk bile tatlıydı. Onun üzerinde ne iğrenç ne de korkunçtu aşk. Onda sevgi.. kesinlikle sevgi, gözlerine baktığın an içinden taşan mutluluk vardı. Hiç kimsede tam yaşayamadığım, yarım yamalak bıraktığım güven.
Hep tabağımda bıraktığım yemek gibiydi güven. Hele aşk! tabağıma bile alamamıştım. Kaşığımı alıp uzanırken ya kolum yorulmuştu yada daha güzel bişeye odaklanmıştım. O gün hiç değilse kaşığımın ucuna bulaşmıştı, aşk. Tadını almıştım..
Ne yazık ki ruhum; Toprağın üzerinde çırpınan balığın, üzerine damlatılan bir damlaya suya verdiği tepkiyi vermişti..
Daha çok çırpınıp daha çok can çekişmiş ve en son tatsız sona ulaşmıştı.. Sadece daha çok acı çekmişti.
Düşünceler göz kapağıma baskı yapmadan eve yöneldim. Bu çok daha yorucuydu. Banyo ve küçük ihtimalde olsa uyumak gibi hayallerim vardı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yalan
Tâm linhGercek bir hikayeyi anlaticam. Her ne kadar anlatmaya cesaret ederim, ne kadar gerceklerle yuzlesirim bilmiyorum ama objektif davranmaya calisicam sadece.. herseye ragmen okurken unutmayin bu kelimeler bir bedende, ruhta daha once bi cok kez can bul...