İstenen şeyi uygulayıp anlaşma tamamlandığında bunaklar, yavaştan gençleri kovdular. Dünyada onları birer kimliğe bürümeli ve üstüne görünüşlerini değiştirip onların dönüşmelerini engellemek için büyülemeleri gerektiğinden onları kovudukları gibi işlerine başladılar.
Bunak Emily görünüşlerine; bunak Zack dünya ayarlamasına ve Key ile Water ise büyüleri hazırlamaya koyulduğunda Andrew yine sadece gözlemliyordu. Zack veya Emily ondan yardım ister sanmıştı fakat ne birileri yardım istedi ne de kafasındaki soru işaretleri onun peşini bıraktı.
''Lanet olası çirkin, kokuşmuş birkaç okula kurt yollamak istemiyorum.'' dedi dünyayı beğenmediğini açıkça belli ederek. ''Her yer baktığın iki lise kadar berbat değil fakat çocuklar orada nasıl uyum sağlayacak hiç bilmiyorum.'' dedi Emily hafif üzgünce.
''Duygusallığı kesin bence, önemli olan bu zor şeyi iyi veya kötü; zor veya kolay başarmaları.'' dedi sessizliğin canını sıktığını fark eden Andrew. Ice'a güvenemiyordu bir kurda karşı kendini nasıl tutacak diye düşünmekten beyni patlayacaktı. Kurtlar ve vampirler arasında savaş olsun kesinlikle istemiyordu hiçbir bunak.
Onlar içeride işlerini hallederken ortak alan sayılan salonda bölük başları ve vasıflılar oturmuş birbirlerine kötü kötü bakmamaya çalışıyorlardı. En sonunda sıkılan Rose, kurtların başına döndü.
''Hey, artık tanışalım. Ben Rose peki sizler kimsiniz?'' dedi fakat soru direk olarak Edward'a gelmiş gibi duruyordu herkese göre. Ice öfkeyi hissetti içinde tekrardan. Derin soluklar eşliğinde gözlerini kapattı. Gölge yanı acıkmış gibi hissetti. Dönüşeceğini fark ettiğinde ihanet hissiyatını gidermeye çalışıyordu.
'Saçma tavırlara girme!' dedi kendi kendine içinden. Durmakta zorlanırken hızla yerinden kalktı Rose'un boğazını tuttuğu gibi duvara yasladı, boğazını sıkıyor öfkesini dindirmeye çalışıyordu; başarısızlık onu daha da öfkelendirirken duyduğu ses bedenini gevşetti.
''Minik Gölge'm, ne yapıyorsun sen?''
Hasret kaldığı sesin ona yönlendirdiği soru ile idrak etti sanki yaptığını hızla bıraktı arkadaşını yere ve sese doğru döndürdü kendini. Onu karşısında gördüğünde uzun zaman önce gördüğü gülüşü yüzündeydi, hiç eksilmemiş, solmamış gibi.
''Minik Gölge'm, bunu bir daha yapma.''
Şok içinde gördüğü büyük gamzelisinin gidişine baktı Ice, tekrar gidiyordu işte, yine yalnız bırakıyordu Onu bu lanet yerde. Bilse onsuz üşüdüğünü yine yok olur muydu birkaç saniyede?
''Bunak Key, söyle nesi var?'' diye mırıldandı Jane Büyücülerin hissettiği kötü bir aura sonucu odadan çıkıp gelmişlerdi ve Ice yaklaşık yarım saattir transa girmiş biçimde bir noktaya bakıyordu ilk gördüklerinden beri.