Karanlık ve boş sokakta, gecenin en karanlık sessizliğini bozan sadece bir çift ayak sesiydi.
Yaşlı ve bodur bir adam, yüzü hayalet görmüş gibi bembeyaz kesilmiş halde her üç adımda bir arkasından süzülür gibi gelen şeye bakıyordu.
Ondan kaçamayacağını bildiği halde tanıdık sokağına doğru koşmaya devam etti.
Bir kaç meraklı bakış, dışarıda olan şeyi merak edip perdeyi usulca aralasada hızla kapatıyordu. Çünkü onlar da, aynı kaçan adam gibi neyin geldiğini biliyordu.
Adam, tanıdık ilk kapıya doğru kendini atıp deli gibi yumruklamaya başladı. "Lütfen yalvarıyorum açın kapıyı."
Ancak ne kadar yalvarsa da sözleri boş bir yakarıştan ibaretti. Kapı, hiçbir zaman kimse için açılmazdı.
Kimse, Hiçkimse'den kurtulmayı başaramazdı.
Ayak sesleri emin ve rahat adımlarla yaklaşırken, adam çabalamayı bırakıp ıslak sokakta koşmaya devam etti.
Yıllardır yaşadığı evin yakınına gelince bacakları istemsizce yavaşlasa da durmadı. Öleceğini biliyordu, en azından çocukları kurtulurdu. Eğer evine giderse Hiçkimse onları da öldürebilirdi.
Evinden yapabileceği kadar uzaklaştı ve birkaç sokak ötede artık izini kaybettiğini düşündü.
Başarmıştı.
Bunu herkese anlatacaktı. Hiçkimse'den kurtulabilen ilk insan olmuştu. Herkes ona hayran olacaktı. Yüzündeki ifade yumuşadı ve hafifçe gülümsedi.
Arkasına bakıp sessizce ilerlerden aniden önüne çıkan birine çarpıp ıslak sokakta yere düştü.
Sanki aniden belirivermişti.
Kalp atışları mümkünmüş gibi daha da hızlandı. Az önce arkasındaydı, nasıl olur da bir anda önüne çıkmıştı?
Hiçkimse saçını tutup başını kaldırdığında yapabileceği tek şeyi yapıp son bir ümitle yalvarmaya başladı. "Evde çocuklarım var. Yalvarırım. Onlara bakacak kimseleri yok, bensiz yapamazlar."
Hiçkimse'yi gören biri asla sağ kurtulamazdı.
Adam bir cevap beklese de umduğu cevabı alamayacağını karşısındaki kişinin gözlerine bakınca anlamıştı. O soğuk gözlerde sadece ölüm vardı ve öldüğünü görmekten zevk alacakı.
Daha sonra, hiç beklemediği bir şey oldu.
Gecenin ve tüm vücudunu saran karanlığa rağmen parıldayan buz mavisi gözler bir gülümseme ile kısıldı.
Tiz ama bir o kadar kendinden emin kahkahası sokakta yankılandı. Yaşlı adam, bir anda tüm kanı vücudundan çekiliyormuş gibi hissetti. Karşısında ölüm meleği misali dikilen canavara baktı. Keskin gözleri adamın yaptığı her şeyi biliyor gibiydi.
Belinde duran keskin hançerini göz temasını hiç bozmadan yavaşça eline aldı. Parmağını hançerin keskin ucuna bastırınca, ay ışında ışıl ışıl parlayan kızıl sıvı hızla eline doğru aktı. Sanki ne kadar keskin olduğunu göstermen için yapmıştı bunu.
Yaşlı adam daha ne olduğunu anlayamadan siyah eldivenli bir çift el boğazına yapıştı. Hançerin üstünde kaşan kanın boğazına temas ettiğini hissedebiliyordu.
Sessizce kaderine teslim olduğu sırada ölüm meleği fısıldadı. "Hoşçakal."
Adam, yüzünü kaplayan peçesine rağmen dudaklarının kımıldamadığına yemin edebilirdi. Ancak bunu düşünmeye vakti yoktu.
Şafakvakti soğuğu kadar keskin olan hançer boğazını tereddütsüz bir şekilde keserken gördüğü son şey, yerini yavaş yavaş güneşe bırakmak üzere olan aydı.
O karanlık sokaktan çok da uzak olmayan bir evde, genç bir kızın tarlı rüyası erkek kardeşinin neşeli sesiyle bölündü.
"Abla uyan! Mutfakta ne buldum asla tahmin edemezsin."
Kuz içinden, ölü bir fare ya da mutfak camından yemek bulma ümidiyle eve giren bir kedidir, diye düşünse de yine de küçük kardeşinin onu mutfağa doğru sürüklemesine izin verdi.
"Sessiz ol, babamı uyandıracaksın."
Eğer babası uyanırsa neler olduğunu bildiğinden olabildiğince sessiz olmaya özen gösteriyordu. Geçen hafta onu kahvaltı için uyandırdığında olanlar yüzünden bacağındaki ağrı ve vücudundaki bir kaç morluk hala geçmemişti.
Sadece bir kaç ay daha sabretmesi gerekliydi. Biraz daha para biriktirip, kardeşi ile buralardan ve babasından çok çok uzaklara gidecekti.
Mutfak masasının üzerinde duranları görünce çığlık atmamak için elleriyle ağzını kapatması gerekmişti. Kardeşi ise onun aksine kahkahalarla gülüyordu.
"Sessiz olmana gerek yok abla, babam evde yok," dedi oğlan. Kız ise hala şok içinde masanın üstünde duran paralara bakıyordu. Hayatında hiç bu kadar parayı bir arada görmemişti.
Çatlamış elleri, titreyerek para destelerinden birinin üzerindeki katlı kağıda uzandı. Yutkunarak notu açıp okumaya başladı.
"Yaşadığınız şeyleri unutturmaya yetmez ama yeni bir hayat kurmanıza yeter.
Sevgilerle, Hiçkimse."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇKİMSE
FantasyGölgelerde saklanarak ilerleyen ve avını asla elinden kaçırmayan bir avcı. Aklına koyduğu herkesi keskin bir bıçak darbesiyle öldüren bir canavar. Tüm krallığa nam salmış uğursuz bir isim. Ölümcül bir süikastçi. Onu herkes Hiçkimse olarak tanıyor. ...