"Hadi ama küçük araba daha hızlı gidebilirsin"diye geçirdi içinden...Hem ne yollar ne denizler aşmıştı onla..Hatta bazen uçmuştu bile.Ama bugün daha hızlı olmalıydı.Uçmamalı fırlamalıydı. Bu yarışı kazanmak zorundaydı.Bu seferde kaybedemezdi.
Ama dur bi dakika arkada murat yeni arabasıyla şimşek gibi geliyordu."Ezicek bizi hadi".Gaza bastıkça tekerlek kokusu daha dayanılmaz bir hal alıyordu.
"Oluum seni geçicem demedimmi"dedi.bide nisbet yapıyo it nolcak
"Yarış daha bitmedi görücez bakalım kim kazanıyo."
Bu sefer gaza oyle bi basmıştıki pedal kırılmıştı.Geçicekti onu.Çok kararlıydı.Gözünü karartmıştı. kornaya daha sıkı bastı "Çekilinnnnn!" Ah geçiyordu onu bitiş çizgisine metreler kalmıştı.Ama o çoktan "Kazandııım"demeye başlamıştı bile.
Birden siyah bi şeye tosladı.Bu daha yeni boyanmış.Sivri burunlu.En az 40 numara olan bi erkek ayakkabısıydı. Ve bu şekil ozellikle bukadar buyuk bi ayakkabı bu okulda sadece müdür bey giyerdi.
Gözlerini yavaşça yukarı doğru kaldırdı.Bu iri yapılı geniş omuzlu hani derler ya kalıp gibi adam helede boyle bakınca tüm öğrencilerin ödünü kopartırdı.Ama hiç korkunç değildi.Hatta daha sevimliydi.Hocalar sadece çocukların gözünü korkutmak için söylerdi.Yoksa vitrimlerde duran ayılar gibiydi.Tam oynamalık.Acaba oynarmıydı kendisiyle...Neyse boşver sevimli olsa bile müdür şakaya gelmez.
"Siz daha derse girmedinizmi "diye sordu.Patlamaya hazır bir volkan gibiydi ama o bunu anlamadı.
Arkadan Murat atladı "Hocam biliyomusunuz Ömer büyüyünce bi karavan alıcakmış." "yaaa"dedi müdür bey gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Oluuum karışmasana sen " dedi.Ama hayalini kurduğu o müthiş karavanı anlatmadan duramiycaktı. "Böyle kocaman bi karavan öğretmenim. İçinde mutfağı salonu olan kocaman bi tane karavan ama bu araba gibi çünkü ben bu arabamı çok seviyorum..Onla böyle tüm dünyayı dolaşıcam. Bunları söylerken bunu nekadar çok istedini bi kez daha anladı. Afrikaya zebraların yanına gidicem.Sonra parise gidicem eyfel kulesine .Sonra Londraya.O kadar çok yer gezicemki öğretmenim aklınız durur.Ve bunu iş haline getiricem benim işim gezmek olucak.Sonra dünyanın en güzel kızını bulup onla evlenicem" dedi."Sonra çocuklarımız olucak iki tane ama biri onun gibi güzeller güzeli bi kız , biride benim gibi yakışıklı çocuk."
O bunları söylerken müdür kuduruyordu.Okulun en haylaz çocuğu derse geç kaldığı yetmezmiş gibi bide oturmuş hayalini anlatıyordu.Birden elindeki arabayı çekmesi ve duvarda parçalaması bir olmuştu.O kim oluyordu ki.
O an kafasından aşşağı kaynar sular dökülmüştü.Ölen babasından kalan tek hatıra bu küçük arabaydı.Arabasını o kadar çok severdiki gece üşümesin diye onla yatardı.Şimdi küçük arabası kırılmıştı.Beyninde şimşekler çakıyor.Gözleri ardına kadar dolu barajlar gibi her an heryeri sel götürebilecek şekilde doluydu ama tutuyordu
"Siz hiçbir haltada yaramazsınız." diye haykırdı Müdür.Ayağa kalktı küçük çocuk.Sanki 10 yaşında değilmişte 20 yaşında gururlu bir çocuk gibi bakıyordu şimdi.
"Siz göreceksiniz"dedi.gözyaşları artık sağnak sağnak boşalsada gözleri meydan okuyordu.Bu dev adama.Yere saçılmış olan oyuncağını hızlı bir el hareketiyle kavradı.Son bi bakış attı.Ve hızla uzaklaştı.Arkasından Melek öğretmende...
Ve çoktan pişman olmuştu bu dev adam.Aynı hızla bunun telafisinin olmadığını anlamıştı.Sonra yerde oturan Murat aynı hışımla kalktı.Şimdimi büyümüştü bu çocuklar niye böyle bakıyordu.Dahada yanaştı.Gözleri öfke kusuyordu."Biliyomusunuz sizin iyi biri olduğunuzu kanıtlamaya çalışırdı hep ama ben hiç bir zaman inanmadım.O araba ölen babasından kalan tek hatıraydı.Ve onun ençok istediği hayaliydi o karavan.Ama siz o karavanı parçaladınız."gözlerinin içine daha derin bakıyordu.Bu nefretten başka birşey değildi.Ölmek istemişti ilk defa.Muratta onun yanından ayrıldı söyliycek tek kelimesi bile yoktu.
Daha hızlı koşmalıydı.Ve bu bi kabustu.Uyanıcaktı ve biticekti.Yoksa onun arabası kırılmazdı ki.Babası ona vermişti.Onun gibi bırakıp gitmezdi hem.O kadar hızlıydı ki yerdeki koca taşı görmemişti bile.Birden çamurun içine yuvarlandı.Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.Kırılan arabasına baktı."Baba bu benim suçum değildi.Özür dilerim baba.Emanetine hatırana sahip çıkamadım"bunları söylerken hıçkıra hıçkıra haykırıyordu.
Birden omzunda bir el hissetti gelen Melek öğretmendi.Adı gibi Melek gibi bir öğretmendi.Tüm okul onu çok severdi.Oyuncak arabasını öğretmenine doğru gösterdi "bakın öğretmenim Babamın hatırasına sahip çıkamadım."Artık ağlamayı kesmişti.
Çantasından bi peçete çıkardı Melek öğretmen. Gözyaşlarını sildi.Sonra çenesini tuttu."Hayır" dedi. "Sen o hayalini gerçekleştiriceksin ben buna inanıyorum.Hem bu arabanın iyi bi tamire ihtiyacı vardı."dedi ve gülümsedi.
O gün onu evine götürmüş arabayı tamir etmişlerdi.Ve o günden sonra o okula bi daha gitmemişti.
Birden karavanın kapısı açıldı.İçeriye dünyalar güzeli karısı girdi.Sonra ona yinemi bakışı attı.O da neyapiyim bakışı attı.ona doğru yürümeye başladı.Elindeki arabayı nazikçe aldı."Yola çıkacağımız zaman bu arabayı alır saatlerce bakarsın.düşüncelere dalarsın sanki aranızda büyük bir sır varmış gibi.Bu senin için bi arabadan daha fazlası bunu biliyorum ama nedenini öğrenmek istiyorum."Karısın gözlerinin içine baktı.Ve "hayaller sevgilim.Çocuklara söyle gidiyoruz.Şimdi tam vakti. Türkiyeye dönüyoruz hem size anlatacağım bi sırrım var galiba"... Gülümsedi karısına... Gözlerinin mavisi gülüyordu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Birden yerdeki çöp kabuğuna basıp yere kapaklanmıştı.Kesin bi haylazın işiydi bu onu tuttuğu gibi mahveticekti.Yerden kalkmaya çalıştı.Şimdi de durmuş karşısında gülmeye başlıyordu.Ama bu bi çocuğun ayakları için çok büyüktü.Kafasını kaldırdı.Kaşısında yakışıklı bir delikanlı vardı.
"Beni tanıdınmı?"diye sordu.Yüzünde tek bi gülümseme bile yoktu."Sen kimsin "dedi.bu sefer gülmüştü ama o kadar alaycıydı ki."Bir yaz sabahı derse geç kaldığı için arabasını kırdığınız O çocuğum "dedi.Nasıl unutabilirdi ki o günden sonra hep rüyalarına girmişti. Arabamı kırdın diye "Sen" Onu tanıdığını anlamıştı delikanlı."Neden arabamı kırdın " Alnında boncuk boncuk terler birikmişti.Sanki vicdanı ondan hesap soruyordu."Ama ben büyüdüm. tüm hayallerime kavuştum."dedi. Sonra karavanın kapısı açıldı. İçerden peri gibi bi kız çıktı ve arkasından iki çocuk.Söylediği herşeyi yapmıştı.
"Ömer oğluuumm gelmiş." merdivenlerden hızla inen bu yaşlı kadın Melek öğretmenden başkası değildi.Sonra öğretmenine doğru koşup boynuna sarıldı.
"Ben sana dememişmiydim."
Şimdi ikiside ağlıyordu..
İlk yazdığım hikaye inşallah beğenirsiniz.Hikaye hikaye gidicek . yorumlarız ve begenileriz benim için çok önemli.Bidahaki hikayede görüşmek üzre :)))))))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAKIŞLARIN KİRLİ
القصة القصيرةHayatmı renksiz Bakışlarınmı kirli... Söylesene çokmu incindin Çok mu acıdı kalbin...