Kid Or Boy 1

75 4 369
                                    

Bu hikayenin konusu bir mangadan alıntıdır. İsmini bakmayın diye söylemiyorum :D

"Dün erken yattım diyorum niye inanmıyorsun?" 40. defa ofladım ve içimdeki telefonu kapatma isteğine engel oldum.

"Tamam kahvaltılarımı aksatmayacağım. Tamam. Tamam ya! Senin yüzünden okula geç kalacağım!" Telefonu kapatıp çantama koydum. Derin bir iç çekip yürümeye başladım.

Evden çıkarken saçımı doğru düzgün yapamadığımı hatırladım. Çantama elimi daldırıp aynayı aramaya başladım. Bu bana büyükannemden kalan eski bir aynaydı. 7 köşeli her köşesinde eşsiz desenler bulunan çok hoş bir parçaydı bu.

Aynayı yanımda bulunan duvarın üstüne dik koydum ve saçlarımı incelemeye başladım. Yataktan çıkıp gelmiş gibi görünüyordum-ki öyleydim de-. Hemen tokamı çıkarıp saçlarımı saldım. Hızlıca bir topuz yaparken telefonum çaldı. Çabucak işimi bitirip telefona baktım. Okul arkadaşlarımdan biri arıyordu.

"Alo?"

"//Geç kalmak üzeresin.//" Hızla telefonun saatine baktım. Okulun başlamasına 7 dakika kalmıştı!

"Kapat çabuk!" Hemen telefonu cebime atıp koşmaya başladım. Benim güzel bacaklarım sakın beni yarı yolda bırakmayın!

Tam bir süre koştum ki aynayı duvarın üstünde bıraktığımı hatırladım. Hemen nefes nefese aynayı almak için geri döndüm. Köşeyi döndüğümde 6-7 yaşlarında bir çocuk aynamı tutuyordu. Alnına dökülen koyu kahve rengi saçları başının arkasına doğru ilerledikçe dikleşiyordu. Gözleri daha önce hiç karşılaşmadığım bir kehribar rengindeydi. Üzerinde uzun açık kahve rengi bir panço altında da süslü kıyafetler vardı. Ben hala gözlerine bakarken çocuk öksürerek dikkatimi dağıtmaya çalıştı.

"A-Ah pardon... Elindeki ayna benim de onu almaya gelmiştim."

"Demek bu senin."

"Evet. A-Adın nedir? Yabancı mısın?"

"Ben IV. Neah Laterya Truakatarina Kamanya Alepardias D. Campbell."

"Wut???" Bir anda suratımda takındığım garip ifadeden utanarak kendime çeki düzen verdim. Yabancılar bu kadar uzun isimler kullanıyor muydu? Hangi ülkenin vatandaşıydı bu çocuk böyle? Birden telefonum çaldı ve tekrar açtım.

"Son 3."

"KYAĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞ!" Çocuğa son defa bakamadan okula doğru koşmaya başladım. Allah'ım bana bir mucize vereceksen lütfen o bugün olsun!

***

[...]

"Vay canına yetişmişsin." Bitap düşmüş bir halde kendini merdivenlere attı. Boğazı hızlı nefes almaktan yanıyordu ve yanakları aniden koşmaktan kıpkırmızı olmuştu. Ayakları acı içinde kıvranırken sınıfa girmelerini söyleyen okul zili çalmıştı bile.

Arda arda işlenen birkaç sıkıcı dersin ardından son derse gelmişti bile. Sabahtan beri ders çalışmanın yorgunluğu bedeninde iyice birikmişti. Başını sola doğru çevirerek camdan dışarıyı seyretmeye başladı. Hava çok güzeldi, gökyüzü olabildiğince maviydi ve orada burada kuş ve çocuk sesleri birbirlerine karışıyordu. Harika bir şeylerin olması için harika bir gündü. Derin bir iç çekti. 18 yaşını bitirmek üzereydi. Bir yandan çalışıp bir yandan okumak daha yaşlı hissetmesine sebep oluyordu. Son zamanlarda çalıştığı işini bıraksa da üniversiteye girmek için çok fazla ders çalışması gerekiyordu. Her şeyi düşündükçe olduğundan daha yaşlı hissediyordu ve altından kalkamama korkusu adeta onu içine çekiyordu.

Bütün bunların yanı sıra hep beklediği bir şey vardı. Aşk. Ona zor zamanlarında yardımcı olacak, kendisine verdiği değerle onu güçlü kılacak birine ihtiyacı vardı. Elbette arkadaşları ona yardımcı oluyordu ama bu tamamen farklı bir şeydi. Her zaman küçük ve sevimli bir yuvanın hayalini kuruyordu. Akşamları beraber kahve içip kitap okudukları, soğuk kış gecelerinde birbirlerine sarılarak uyudukları ve birbirlerinin gözlerine baktıklarında bütün yorgunluklarını unuttukları bir yuva. Onu arıyordu. Hayatının geri kalanını geçireceği, onu her zaman mutlu edecek, her zaman koruyacak o kişiyi arıyordu. Neden bu kadar büyük bir istekle sıcak bir yuva hayali kurduğunu bilmiyordu. Belki ailesini çok küçük yaşta kaybettiği içindi belki de çok sevdikleri arkadaşlarından uzakta yaşadığı için. Nedeninden bir türlü emin olamıyordu.

Asu'nun Doğum Günü SpesyelleriWhere stories live. Discover now