Aradan koskoca 1 hafta geçmişti ve ben tuvalet ihtiyacımı görmek dışında hiçbir şey yapamıyordum. Bu durum artık dayanılmaz bir hâl almıştı. Acıkmıştım. Aynı zamanda susamıştım da...
Birden içeri o ruh hastası geldi. Elinde bir tepsi, tepsinin içinde de yemek ve 1 bardak su vardı. Yanıma geldi ve ağzımdaki bandı hızlı bir şekilde çıkardı. Canım yanmıştı ama önemsemedim. Yavaş yavaş yemeği yedirmeye başladı. 1 hafta öncesine kasten çok daha nazik ve yumuşaktı.
- Acıkmış olmalısın, hadi ye şunları.
+ Senden gelen hiçbir şeye ihtiyacım yok! Defol git artık!
- Sana ye şunları dedim!
Korkmuştum bu yüzden yemeye başladım. Yemeği yedirdikten sonra suyu içirdi. Aklıma gelen ilk şeyi ona sordum.
+ Çocukluğum gibi kokuyorsun. Adın ne senin?
- Kim Taehyung... Adım Kim Taehyung. Küçükken birbirimizi çok severdik sen bana 'Uzaylı Tae' derdin. Hatırladın mı?(Maskesini ve gözlüğünü çıkardı)
+ T-Tae? Ama bu bir mucize olmalı! Ellerimi çöz! Sana sarılmak istiyorum!
- İstediğin şey buysa, neden olmasın?
Hızlıca ellerimi ve ayaklarımı çözdü. Yılların verdiği özlemle ona sarıldım. Sanki 40 yıldır birlikteymişiz gibiydi... Sanki hiç ayrılmamışız, küçüklükten beri hep bir aradaymışız gibiydi. Onu çok özlemiştim. Sanırım hastanede bu yüzden adını vermek istememişti.
+ Sen beni nasıl tanıdın? Yani demek istediğim, nasıl buldun beni?
- O gün hastaneye tesadüfen gelmiştim. Muayeneden önce.. Yanımdan geçtin, küçüklüğümüz de ki gibi kokuyordun. Kokundan tanıdım...
Şoklardan şoklara giriyordum. Demek kokumdan tanımıştı. Onunla özlem gidermek şuan en çok istediğim şeydi. Ona burda onunla kalacağımı söyledim. O da kabul etti. Bundan sonra onu hiç bırakcağımı sanmıyorum😊