Yürümek insanı dinlendirir der 66 yaşındaki babaannem. Sever yürümeyi, çalışmayı, bıkmadan usanmadan ah vah etmeden yol almayı... İşle kızım, işle ki pas tutma der. Elimde tırpan peşi sıra gittiğim babaannemin gücüne yetişmeye çalışıyordum. Susamıştım. Dilim damağıma değdiğinde saniyelik yapışmıştı. Dudaklarımı şaklattığımı duyan babaannem ters ters baktı bana. Etrafta kimse olmamasına rağmen yaptığım hoşuna gitmemişti. Ama yine de bir şey dememişti. Dere kenarına yaklaştığımızda sevindim. Eğer izin verirse yüzümü yıkar, biraz da içerdim.
"Babaannem biraz su içebilir mi.." Sesim toynak sesleri ile kesildiğinde kafamı kaldırıp gelene baktım. Teyzemin oğluydu. Tatlı bir gülümseme vardı yüzünde. Atından inip babaannemin elinden öptü.
"Nasılsın nenem?"
"İyiyim evlat hamdolsun. Sen nasılsın? Annen nasıl oldu?" Teyzem 1 haftaya yakındır ağır bir grip geçiyordu. Bende merak etmiştim durumunu. Teyzem anneydi bana. Sevenimdi. Şefkatine sığındığım evimdi. Birde amcam var tabi. Yıkılmaz dağım, koruyanımdı.
"İyi çok şükür nenem, şimdi çok daha iyi. İznin olursa Zühre bize gelsin bugün. Çok geç olmadan kendi ellerimle getiririm." Babaannem hoşnut olmayan bir şekilde baktı bir süre Mahir abime. Amcam ve babaannem sevmiyorlardı beni gözlerinin önünden ayırmayı. Gittiğim kişi teyzem, anne yarım da olsa huzursuz oluyorlardı. Babaanneme bir gün nedenini sorduğumda 'Sen teyzenin evinden çok amcanın evine yakışırsın Zühre.' Demişti. Ne demek istediğini çok anlayamasam da daha fazla bir şey dememişti babaannem. Ama gitmek istiyordum sarılmak istiyordum teyzeme, sığınmak, öpmek. Canımdı o benim.
"Mahir evladım. Bilirsin amcası gözünden sakınır Zühre'yi ona sormadan ben olur diyemem oğlum." İçime bir sıkıntı gelip de oturduğunda huzursuzca mızmızlandım. "Ne olur babaanne izin ver gidip göreyim teyzemi." Babaannem öyle bir bakış attı ki korkudan bir adım geri atmadan edemedim. Hemen başımı eğip sustum.
"Tamam Ayşe nene. Dediğin gibi olsun. Atalay amca ya sorduktan sonra gelir alırım Zühre'yi." Dediğinde babaanneme ismi ile hitap etmesi dikkatimden kaçmamıştı. Sinirlenmişti. Bana baktığını hissetsem de başımı kaldırmadım. Oda atına atlayıp dört nala sürdü.
"Zühre." Biliyordum hatamı ama yine de dargındım babaanneme. Hı diye bir ses çıkardığımda çocukluk yaptığımın farkındaydım. "Ben bir karar vermişsem neden aksine diretirsin güzel kızım? Ben senin kötülüğünü mü istiyorum?"
"Teyzeme gitmeyi istemek benim kötülüğüme midir babaanne?" Babaannem sıkıntı ile nefes bırakmıştı, sevmiyordu mızmızlık yapıp ona karşı çıkmamı ama bir şeyi kaçırıyordu benimde düşüncelerim, isteklerim vardı.
"Ben öyle bir şey demedim kızım. Amcanı biliyorsun. Alışamadın mı hala sen onun huzursuzluklarına a benim güzel kızım! Hadi artık işimize bakalım." Bunun üzerine daha fazla bir şey dememiştim. Susuzluğum beni rahatsız etmeye devam etse de bir şey demedim. Babaannemin peşine takılıp tarlaya vardığımızda kadınlar ve erkekler işleriyle meşguldüler. Havada uçan birkaç kargaya gözüm takıldığında içimi bir kasvet sarmıştı. O sırada amcaoğlumu fark etmiştim. Hırslı bir şekilde bir adamla konuşuyordu. Daha çok kavga ediyor gibiydiler. Karşısındaki adamı çıkaramamıştım. Orta boylu temiz yüzlü bir beydi. Gözleri beni bulduğunda, Hamza abim de bana dönmüştü. Sinirle adamın kolunu tutup uzaklaştığında kafamı kaldırıp kargalara baktım.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Hava ne zaman kararmıştı, farkında bile değildim. Omuzlarımda bir şal çardakta ne düşündüğümü bilmeden oturuyordum. Bugün Mahir abimi çok beklemiştim ama gelmemişti. Sanırım amcam izin vermemişti. Bugün amcamı da görmemiştim zaten. Hala eve gelmemişti. Babaannem karşımda oturmuş elma soyup yiyordu birkaç dilimde ben yemiştim ama içimdeki stres geçmek bilmiyordu. O sırada kapı vurulduğunda kalktım. Gelen amcamdı. Her zamanki sert yüz ifadesi ile içeri girdi arkadan da Hamza abim ve Cenker abim girdi. Cenker abim yanağımdan makas aldığında ona kıkırdadım. Amcam da alnımdan öpmüştü. Ama suratı normalde olduğundan daha da sertti bugün. Onu rahatsız eden bir şeyler olmuş olmalıydı. Geçip çardağa oturduğunda aç olup olmadıklarını sormuştum ama tokuz demişlerdi. Fidan ablanın demlediği çaydan getirdiğimde amcam elimden tutup yanına oturttu. Elimi bırakmadan uzunca bir süre elimi dizinin üzerinde sabitledi. Neydi amcamı böylesine huzursuz eden? Sormadım. Eğer amcam anlatmak istemezse tüm dünya birleşse anlattıramazdı zaten.
"Günün nasıldı Zühre'm?" Kırgınlığımı söylemek istiyordum. Beni neden teyzeme yollamak istemediğini... Biraz sessiz kaldım. Ama amcam dizindeki elimi hafif sıkınca bende içimdekileri döktüm.
"Kırgın geçen bir gündü amcam." Hamza abim bizle ilgilenmezken Cenker abi kaşını kaldırıp neden diye sormuştu.
"Bugün teyzeme gitmek istedim." Diye fısıldadım. Amcam sessizdi. Onun sinirlenip sinirlenmediğini görmek için yüzüne bakmak istiyordum ama cesaret edemedim. Yamacında bulunduğum üç adamda biliyordum ki beni çok seviyordu ama buraların suyundan mıdır huyundan mıdır bilinmez erkeklerimizin üzerimizdeki etkisi yadsınamayacak kadar çoktu. Bir kaşlarını kaldırmaları yeterdi susturmaya. Bakışları, oturuşları, duruşları her zaman mesafe koyardı ailesi ile aralarına. Ne kadar yumuşak kalpli olursalar olsunlar bu böyleydi işte.
"Daha geçen hafta görmedin mi teyzeni Zühre neden bu huysuzluk şimdi?" Konuşan Hamza abimdi. Yüzüne bakmaya da cevap vermeye de çekindim. Amcam sessizdi. Ben onunla konuşuyordum neden abilerim böyle konuşmamıza karışıp beni huzursuz ediyorlardı bilmiyorum. Amcam gerginliğimi anlamış gibi elimi baş parmağı ile ovaladığında içimde anlam veremediğim bir efkar oldu. Gözümden akan yaşa engel olamadığımda amcamın koca eline düştü beni utandırarak. Amcamın şaşırdığının farkındaydım. Bende şaşkındım. Bugün içimde bana arkadaş olan huzursuzluğu ağlayarak rahatlatmaya çalışıyordum.
"Zühre'm neden ağlıyorsun amcasının güzel süsü? Evimin bereketi. Eğer bu kadar istiyorsan yarın ben götüreceğim seni kendi ellerim ile teyzene." Resmen çocukluk yapıyordum. Koskoca on yedi yaşına gelmiş kazık kadar kızdım. Benim yaşındakilerin boyunca çocukları vardı burada. Hamza abimin sinirle nefes verdiğini duyduğumda iyice huzursuz oldum.
"Yok amca ondan değil. Sadece içimde bir huzursuzluk var. Teyzemi görmek bana iyi gelecek ,hem özledim onu."
"Tamam amcasının güzeli. Yarın bizzat ben götüreceğim seni oldu mu?" Ben gözyaşlarımın arasından gülümseyip başımı salladığımda, Cenker abim dikkatimi çekmişti. Memnun olmamıştı bu durumdan.
"Baba." Dediğinde de sesinde sert bir tını vardı. "Şimdi gitmesi uygun olmaz ben izin vermiyorum."
"Cenker abim haklı baba." Neden böyle yapıyorlardı? Amcama böyle karşı geldiklerini hiç görmemiştim. Eğer onları tanımasam beni üzmekten mutlu olduklarını sanacaktım.
"Ne o oğullarım doğruya yanlışa karar veremeyeceğimi mi düşünüyorsunuz?" İkisinin de beti benzi attığında bende onlardan farklı değildim. Amcamın sesi oldukça gür ve kararlı çıkmıştı. Cenker ve Hamza abim kısıkça "yok baba olur mu öyle şey" dediklerinde yine de haince mutlu oldum. Bu mutluluğum için utanç duysamda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
''GÖRÜNMEZ'' '
ChickLitTemiz suyun ayak bileğimi okşayışı gerginliğime iyi geliyordu. Amacım derenin karşısına geçip yoluma devam etmekti ama bir süreliğine durdum. Gözlerimi kapattım ayaklarımın donmasını umursamadan derin derin nefesler aldım. Amca oğlumun 'Zühre' diyi...