Media da Cihangir(Ricky Whittle) :D
İyi okumalar :)
----------------------------------------------------------
2 haftadır teyzemi görmüyordum. Amcam teyzeme gittiğimiz günden beridir gergindi. Bir şeylerin onu endişelendirdiğini düşünmek kalbimi sıkıştırıyor. Çünkü endişe, elmayı yiyip bitiren kurt gibi insanı yer ve bitirir.
Peki insan ne için endişe eder? Para mı, mal mı, mülk mü? Amcamı bunlar mı endişelendiriyor gerçekten? Bilmiyorum. Ama bilmek ve ona endişelenme amca demek istiyorum. Çünkü biliyorum bu endişe bizi birbirimizden uzaklaştırıyor. Neden eskisi gibi elimi tutup dizinin dibine oturtmuyor? Bazen bana bakarken daldığını ve bir şeylerin onu rahatsız ettiğini düşünüyorum. Endişesinin benimle ilgili olabilecek olması beni üzüyor. Ağlayasım ve amcamın ellerini öperek onu üzen şeyi sorasım geliyor. Ama ciddi duruşu ve ne kadar bana sevgisini gösterirse göstersin aramıza koyduğu o duvar buna engel oluyor. Kalbimin daha fazla ne kadar böyle dayanacağını bilmiyorum.
Akşam oluyordu düşüncelerime öylesine dalmıştım ki babaannem yanıma oturduğunda sıçradım. Güzel gözleri hüzünle gözlerime baktı.
"İyi misin Zühre'm. Ne bu dalgınlık?"dedi.
"İyiyim babaanne dalmışım işte." Ona sormalı mıydım? Babaannem her zaman en büyük destekçimdi belki de içimdeki kederi ona anlatabilirdim. İnanmaz gözlerle bana bakan babaanneme döndüm. "Babaanne aslında. Sen amcamın neden bu aralar dalgın olduğunu biliyor musun?" Açıkçası babaannemin şaşırmasını beklerdim ancak o saçlarımı okşamakla yetindi. Babaannem neden bu kadar sakin ve şefkat doluydu bugün.
"Bazen canımızdan çok sevdiğimiz birini korumak sandığımızdan da zor olur." Ne demekti bu şimdi. Amcam neden birisini korumak zorundaydı? O kadar çok soru soruyordu ki beynim, artık susmasını ve beni rahat bırakmasını istiyordum. "Amcanın seni ne kadar çok sevdiğini biliyorsun demi güzel kızım!"
"Neden böyle konuşuyorsun babaanne?"
"Sana bir defasında sen en çok amcanın evine yakışırsın demiştim hatırlıyor musun?" Kafamı salladım hatırlıyordum. Çok fazla bir şey anlamamıştım o zaman. Şimdide çok bir şey anlayamıyordum. İçimdeki stres sanki ruhumu sıkıyordu. "Ne karar verirsen ver bunu sakın unutma olur mu güzel kızım?"
"Ana." Amcamın gür sesi ile kapıya döndüğümde amcamın gergin suratı ile karşılaşmıştım. Ne zamandır oradaydı bilmiyordum ve yanında da Selçuk eniştem vardı. Herkes birbiri ile selamlaştıktan sonra amcam Selçuk eniştemi alıp çalışma odasına geçmişti. Babaanneme ne demek istediğini anlamadığımı söylesem de açıklama yapmadı.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Atalay:
Son günlerde biricik kardeşimin emaneti, gözümün çiçeği zarar görecek diye kendimi yiyip bitiriyordum. Büyüyordu gözümün nuru. Gözümün önünde serpilmişti ve isteniyordu. Amcası olarak onu en hayırlı eşe teslim edip rahatını sağlamak benim görevimdi ama biri vardı ki deliliğinden korkuyordum. Her şeyi yakıp yıkmasından, Zühre'min de arada kül olmasından korkuyordum. Korkuyordum onunda bu deli dumrul da gönlü olmasından. Soracaktım sormasına da ya tamam derse ne edecektim?
Aklımın yetmediğine karar verip anama danışmak ise iyice çıkmaza sokmuştu beni. Hamza'ya al diyordu. Evladıma kefilimde Zühre'm ister mi, Hamza ister mi? Tamam aldım diyelim deli Cihangir rahat durur mu?
Sorularla kafayı yemek üzereyken konağın salonuna gelmiştik Selçuk ile. Anamın, Zühre'nin düşüncelerinde, kararında etkisi oldukça fazlaydı ama ben kızımın birileri etkisi altında kalmasını istemiyordum. Yanımdaki Selçuk'un da bundan hoşlanmadığının farkındaydım.
"Ana." Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Ceylanımı Zühre'mi korkutmuştum. Ürkek gözleri üzerimdeyken gelip elimi öptü. Alnından öptüm. Elimde olsa da hep dizimin dibinde tutsam.
Çalışma odasına geçtiğimizde Selçuk rahatsızca kıpırdandı. Derdini biliyordum hekimi duymuştu.
"Atalay abi. Çok lafı uzatmak istemiyorum. Sen beni biliyorsun ben seni biliyorum. Kulağıma bir şeyler çalınıyor biliyorsun ki aynı şeyler Cihangir'e de duyuruluyor. Var mı bu işin aslı astarı?"
"Hangi iş Selçuk?" Bilsem de sinirle sordum. Bebeler gibi sorguya mı çekilecektim.
"Hekim istemiş Zühre'yi. Sende sessiz kalmışsın. Sessiz kalmak ne demek abi gözünü seveyim. Sen tanımıyor musun Cihangir'i?"
"Ben Cihangir'i tanırım Selçuk. Sende oğlunu tanır bilirsin. Seni severim bilirsin. Cihangir'i de severim onu da bilirsin. Ancak konu Zühre olunca onun sevgisi herkesin üstündedir. Daha 15'indeydi oğluna istedin. Sana o zaman da dedim Cihangir üzer benim nazlı çiçeğimi benim gönlüm yok bu işte diye."
"Ama abi.."
"Kesme lafımı." Diye bağırdığımda sinirimden yerimde duramıyordum. Vallahide razı değildim Cihangir'e Zühre'yi vermeye. "Ama yine de soracağım ona. Gönlün var mı teyze oğlunda diye. Cihangir de ben sorarken yanımda olacak eğer ki gözümün nuru derse ki amca istemiyorum. Oğlun kapatacak bu konuyu bir daha da açmayacak." Selçuk umutsuzca yüzüme bakıyordu. Bende biliyordum Cihangir laftan anlamazdı ama ne yapabilirdim başka. Keşke başkasını sevseydi ama olmadı işte.
"Peki ya kabul ederse?" Bu ihtimal beynimi uyuşturuyordu doğru düşünmemi engelliyordu. Etmeyecek diye bağırmak istiyordum.
"Gelip isteyeceksin bende vereceğim. Ancak Selçuk eğer yanıt vermezde amca sen bilirsin derse bil ki benim gönlüm yoktur."
"Benim oğlum kötü biri mi abi neden bu kadar dolusun Cihangir'e karşı? Neden bu nefret?" Selçuk ölmek istiyordu başka açıklaması yoktu. Her insan evladını korur kollar sever amenna. Ama yapılan yanlışları küçümsemek...
"Benim Cihangir ile hiçbir derdim yok. Sen oğlunu tanımıyor musun lan? Sinir krizi geçirip ortalığı birbirine katıyor senin oğlun, karşısında kim olduğunun farkında bile olmuyor. Elmas'ı hastanelik etmedi mi senin oğlun ulan. Senin kızını hastanelik etmiş olan adamı mı koruyorsun bana? Ben o manyağa mı vereceğim emaneti mi? Hangi alemde isen kurtul oradan Selçuk?" Dediklerim ağırdı belki ama gerçekler ağırdır. Kaldıramıyorsan altına girmeyeceksin.
"Abi Cihangir daha beter olacak. Zühre onun ilacı. Onun yanında bir kere bile kriz geçirmedi sende biliyorsun. Deli gibi seviyor onu. Ona zarar vermeyeceğini sende biliyorsun. Zühre, Cihangir'i seviyorsa bile demeyecek sende biliyorsun. O yüzden ona sormak istiyorsun, anlamıyor muyum ben. Bu ucuz numaran durduracak mı Cihangir'i?" Selçuk sakin adamdı, saygılı adamdı. Ama şu anki sinirini bağırışını anlıyordum evlat kaygısı insanı böyle yapıyordu işte. Delirtiyordu elini kolunu bağlıyordu.
"Şimdiye kadar sinirlenmemiş olması ileride de sinirlemeyeceği anlamına gelmiyor.Ben diyeceğimi dedim Selçuk." Selçuk'un gözünden kayıp giden gözyaşını gördüğümde boğulduğumu hissettim. Selçuk kardeş gibiydi bana. Üzmek ister miydim hiç onu? Eli kolu çaresiz bırakmak ister miydim?
"Abi yalvarırım. Bak ben kefilim oğluma üzmeyecek Zühre'yi yemin ederim. Eğer tek bir gözyaşı düşerse Zühre'nin gözünden, gel vur beni Allah belamı versin tek laf edersem." Ah Selçuk ah kardeşim.
"Yarın Cihangir ile Sultan bacımı da al gel. Her şeye Zühre karar verecek." Dediğimde ifadesiz durabilmek için o kadar uğraştım ki stresten başımın ağrıdığını hissediyordum. Bir süre Selçuk yalvaran gözlerle sessizce bana baktı ama sonra bir şey demeden sinirle çekti gitti.
Yarın bereketli buğday tarlamı kargalar talan edeceklerdi ve ben yalnızca etkisi olmayan bir korkuluktum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
''GÖRÜNMEZ'' '
ChickLitTemiz suyun ayak bileğimi okşayışı gerginliğime iyi geliyordu. Amacım derenin karşısına geçip yoluma devam etmekti ama bir süreliğine durdum. Gözlerimi kapattım ayaklarımın donmasını umursamadan derin derin nefesler aldım. Amca oğlumun 'Zühre' diyi...