MERHABA ARKADAŞLAR. HİKAYEYİ OKUYAN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. İLK DEFA ÖZGÜN BİR KURGU YAZIYORUM. EĞER HİKAYEDE UYUŞMAZLIKLAR FARKEDERSENİZ BENİ UYARIN. YADA HERHANGİ BİR KONUDA SORUNUZ OLURSADA YORUM ATABİLİRSİNİZ.MEMNUN OLURUM SİZİNLE TANIŞMAKTAN. EVET BU ARADA ŞUAN EKRANDA GÖRDÜĞÜNÜZ BEY KAFAMDAKİ VE HİKAYEDEKİ TEYZE OĞLU: CİHANGİR (RİCKY WHİTTLE).BEĞENMEZSENİZ ÖNERİLERE DE AÇIĞIM. İYİ OKUMALAR.
7 yıl öncesi:
Ata binmeyi seviyordum ama onu kontrol etmek sanırım pek bana göre değildi.
Elmas ile teyzemlerin bahçesindeki çardakta oturmuş el işimizi yapıyorken yanımıza Cihangir abim gelmişti. Hemen eteğimi düzeltip bacaklarımı aşağıya salmıştım. Çünkü daha dün otururken farkında olmadan açılmış olan bacağım için bir ton laf demişti. Bağırıp çağırmıştı. Küsmüştüm ona. Ne zaman ne yapacağını kestiremeyeceğiniz biriydi. Şimdi ise karşımda oturmuş gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Dudağımı sallandırdığımdan haberim dahi yoktu.
"Küstün mü bana teyze kızı?" Ses tonunda bariz bir şekilde alay vardı. Bu yaşıma rağmen anlamıştım, benimle dalga geçip eğlenecekti.
"Yok abi ne haddime." Dedim fırsat vermeyerek.
"Ne diye sallandırıyorsun madem o paça dudağı." Keyifli sesi beni sinir etse de omuzlarımı silkip bir şey demedim. İşlediğim gül oyası o kadar güzeldi ki birkaç saniye sessizce onu izledim. O sırada Cihangir abimin tepeme gelip dikildiğinden habersizdim.
"Ne güzel yapmışsın çirkin." Dediğinde Elmas da gerilmiş olacak ki "Aman abi rahat bırak kızı." Dedi. Ama "Sen sus kız, bücür. Kalk git anama yardım et." Diyerek içeriye yollaması bir olmuştu.
"Kalk Zühre sana at sürmeyi öğreteyim." Dediğinde şaşırmıştım. Bir dakikası bir dakikasını tutmuyordu.
"Yok abi istemiyorum hem ben daha küçüğüm, biraz büyüyünce amcam öğretecekmiş." Dediysem de caydırıcı olmadı.
"Bırak şimdi amcanı falan kalk dediysem kalk." Elimden, işlediğim çemberimi alıp kenara attı ve beni peşi sıra sürüklemeye başladı. Cihangir abim güçlü bir adamdı. Uzun boyunu ve geniş omuzlarını gördüğünüzde bunu rahatlıkla anlayabilirdiniz. Ancak şöyle bir sorun vardı ki ben onun kadar güçlü değildim. Şu anda Yılkı'nın üzerinde ne yapacağımı bilmez bir şekilde dik durmaya çalışıyordum. Korkardım Yılkı'dan onunda sahibi gibi ne zaman ne yapacağı belli olmazdı. Ön toynağı ile yeri eşelediğinde korkudan gözlerim kararır gibi oldu.
"Cihangir abi ne olursun indir beni." Dediğimde beni ciddiye almadan atı yürütmeye başlamıştı korkum daha çok artmıştı ve ben daha ne olduğunu anlayamadan yere düşmüştüm. Bacağım acıyordu ve ağlıyordum. Cihangir abim yanıma gelip kucağına aldığında daha çok ağladım. Dediğim dedik olmasından nefret ediyordum.
"Atları sevdiğini sanıyordum, güzelim. Neden ağlıyorsun? Sevinirsin sanmıştım."
Hıçkırıklarım arasında "Başım döndü. Bacağım acıyor." Diyebilmiştim sadece. Uzun adımlarla eve vardığında ise kızılca kıyamet kopmuştu. Teyzem bağırıp çağırmıştı. Dün ettiklerin yetmedi şimdi de ablamın emanetini attan mı düşürdün deyip bir güzel paylamıştı. Ama Cihangir abim arsızdı. Yine de bana göz kırpıp gülümsemişti. Tuhaftı ama bu hareketine bende gülümsemiştim.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------Şimdi ise atımın hakimiyeti bende amcamın peşi sıra teyzeme gidiyordum. Hoş Efulim güzel huylu bir attı. Adının anlamı "Sevdiğim" demekmiş. Babam bu kelimeyi öğrendikten sonra anneme hep böyle seslenirmiş. Teyzem bana bunu dedikten 1 hafta sonra amcam da bana bu atı hediye etmişti. On altıncı yaş günümdü ve ben hiç düşünmeden adını Efulim koymuştum. İyi bir arkadaş ve iyi bir sırdaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
''GÖRÜNMEZ'' '
ChickLitTemiz suyun ayak bileğimi okşayışı gerginliğime iyi geliyordu. Amacım derenin karşısına geçip yoluma devam etmekti ama bir süreliğine durdum. Gözlerimi kapattım ayaklarımın donmasını umursamadan derin derin nefesler aldım. Amca oğlumun 'Zühre' diyi...