Kırpıştıra kırpıştıra gözlerimi açtım. Gördüğüm ilk şey, mor tonlarıyla ve fresklerle süslenmiş çok yüksek, kubbe şeklinde bir tavandı. Ellerim göğüslerimin üzerindeydi. Ellerimle tenimi hissedince birden, 'yoksa çıplak mıyım?' diye irkilip ellerimi üzerimde gezdirdim. Hayır, bu sadece dekolteli ve rahatsız edici, tüllü kumaştan yapılmış bir kıyafetti.
Hala nerede olduğumu anlayamamıştım, ve hala kubbe tavana bakıyordum. İnsan; evi dışında bir yerde uyandığında, nerede olduğunu hemen bilemezdi herhalde. Bu ilginç yerin neresi olduğunu anlama dürtüsünü yeni yeni hissedebiliyordum, çünkü beynim daha yeni uyanıyordu. Alacakaranlıktı, bir türlü gözlerimi tam açamıyordum.
Sanki bin yıllık bir uykudan uyanıyor gibiydim; paslı ve tozluydum içten içe. Yataktan kalkarken kemiklerim neredeyse yıllardır çalışmamış makineler gibi gıcırdayacaktı. Çatır çutur seslerinden sonra yumuşacık, uzun tüylü halının üzerinde doğrulabildim. Kulağımın içinde hala Raindrop Prelude by Chopin çalıyordu.
Oda, Antik Roma'nın sanat anlayışıyla döşenmiş bir saray odasını andırıyordu. Aynı zamanda Gotik ve Barok havası da vardı; mermerden sütunlar, görkemli eşyalar ve her an bir yerden bir hayalet fırlayabikecekmiş gibi bir hava.. Üstümde de çok güzel, o beyaz renkli bir elbise vardı.
Neden beyazdı ki.. Ben beyaz giyinmekten nefret ederim.
Gözlerimi ovuşturdum. Ayırdığımda elimin üzerine siyah, tozumsu bir şeyler bulaşmıştı. Yüzüm kirli miydi? En son neler yaptığımı, nasıl buraya ve bu hale geldiğini hatırlamaya çalışıyordum ama hayır, olmuyordu. Bir daha dikkatli bakınca elimdekinin makyaj olduğunu fark ettim.
İşte bu anda korkmaya başladım, çünkü ben hayatımda deneme dışında bir kere bile makyaj yapmamıştım.
Neden buradaydım, kim bana bu elbiseyi ve makyajı vermişti... kimdim ben?
Gözlerimle kapıyı arayıp koşa koşa dışarıya fırladım. Kapıyı açar açmaz içeriye dolan ışık beni duraklattı ama koşmaya devam ettim. Neredeyse bir cadde kadar uzun, ama bir masa kadar dar olan büyük avizeli, iki yanında birsürü oda olan koridorda deli gibi koşuyordum. Ne yapacağımı, ne olacağını hiç bilmiyordum, sadece nerede olduğumu bilmek istiyordum. Ama bu uzun koridorun da bir sonu vardı ve o an önümde üzeri bezle kapatılmış anıta benzer şeyin önünde duruyordum.
Merakla ellerimi uzattım. Ellerim korkudan titriyordu. Ama durmadım ve örtüyü çektim.
Şaşkınlıktan ağzım da gözlerim de beş karış açık kalmıştı. Karşımda gördüğüm şey dünyalar güzeli bir gelindi! Kahverengi su dalgası saçları, üzerinde kıvrım kıvrım kirpikleriyle yeşil gözleri ve vücudunu saran kıymetli bir gelinliği vardı..ve bana bakıyordu. Yüzünü kestiremiyordum, çünkü kahretsin ki miyoptum.
Yabancı birini gördüğünüzde ona, "kimsin sen?" dersiniz değil mi? Ben ona "kimim ben?" dedim. Çünkü kendimi tanımadan onu tanıyamazdım..
Bir kez daha şaşırıyordum. Elimi ona uzattım. O da bana uzattı.
Ve ikimizin elleri soğuk ayna camında birleşti.
O gelin bendim.
...
Burada olanlara inanmakta gerçekten zorlanıyordum. Kiminle evleniyordum, beyaz atlı prensimi bulmuş muydum? Ayrıca aman tanrım, ben ne zaman bu kadar güzel olmuştum? Çok çirkin değildim, ama hiç kendimi bu kadar nefes kesici biçimde görmemiştim. Sevinsem mi üzülsem mi bilemiyordum.
Tam bu sırada aynadaki görüntümün ardında bir erkek belirdi. İrkilerek arkama döndüm.
Adeta bir prens gibi giyinmiş, ihtişamlı bir adam gülümseyerek bana yaklaşıyordu. "Günaydın, uykucu. Merhaba." dedi. Hemen ondan geriye uzaklaştım.
"Uzak dur! Sen de kimsin? Nerdeyim ben?" diye bağırdım. İçinde bulunduğum bu bilinmezliklerle dolu durumdan bıkmıştım ve şimdi de ona patlıyordum. Korku baskındı, 'ben kimim'i sormama daha vardı. Ama o sanki adeta kafamın içindekileri okuyordu.
Bu sefer daha geniş bir gülümsemeyle karşılık verdi. Gözleri parıl parıldı.
"Sen benim eşimsin, Almila."
...
Almila. Şok dalgası kulaklarımda çınlayıp çınlayıp durdu. Gözlerimi açtım, ama bu sefer uyandığımda ışık da vardı.
Almila, evet bu sefer kim olduğumu da biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Elma
Mystère / ThrillerAlmila, "bilim"dışında hayatı olmayan bir kadındır ve tekdüze bir hayatı vardır. Ta ki, rüyalarında hiç tanımadığı bir erkeği görmeye başlayana kadar. Sonra talih kuşu Almila'ya gülümser ve dünyada yalnız en prestijli bilim adamlarının katılabildiği...