Yolda başıma o iş gelmeseydi sorun yoktu. Ama geldi işte... Tam eve yaklaşmıştım ki ardı da bir köpek havlaması işitim. Dönüp baktım miniminnacık bir kaniş'ti.
"Hayırdır ahbap!" Diyecek oldum." Tanışalı mı?"dik dik bakıyordu bana.
Tam, " benim köpeğim olmak ister misin?" Diye soracaktım ki, dişlerini göstererek hem de fena halde avlayarak üstüme gelmez mi?
Korkumdan ne yapacağımı bilemedim.
"Hoşt-moşt!" Dedim ama dinmeyen kim?
İyi ki kendisine köpeğim olmamasını önermemişim. Bu mu benim köpeğim olacaktı? Böyle köpek düşman başına. Adamı parçalar valla böyleleri.
Düşüncelerim beni kurtarmaya yetmedi tabii. O, üstüme gelmeyi sürdürüyordu. Tek kuruluş poşetteki kemiklerdi. Bunlardan birisini ona atarsam herhalde benden vazgeçerdi. Ben de öyle yaptım. Poşetten çıkardığım kemiklerden birini ona doğru fırlattım. Aksiliğe bakın. Kemik de vurulacak yeri buldu. Başına kemiği yiyen köpek kötü kötü ciyakladı. Olduğu yerde durdu. Kemiğe dönüp bakmadı bile. Gözleri bendeydi. Bakışları ise deminkinde daha kötüydü.
Poşetten ikinci bir kemik çıkardım. Bu kez kendisine dokunmayacak biçimde gözleyip attım. Evet, başarmıştım. Köpek, attığım kemiğe yaklaştı. Onu bir iki kokladı. Beğenmedi galiba. Bana doğru gelmeyi sürdürdü.
Ben de poşetteki kemikleri birer birer fırlatmayı sürdürdüm. Artık niyetim onu vurmaktı. Canı yanında benim pesime düşmek neymiş, görsündü bakalım. Ne yazık ki attığım kemiklerden hiçbiri kendisine ulaşmadı. Ama yaptığım yine de işe yaradı. Kemikleri burnuyla tek tek yoklayan köpek, bunlardan en küçüğünü beğenmişti anlaşılan. Onu ağzına alıp kemirmeye başladı. Ben de fırsattan yararlanıp boş kemik poşetine orada bırakarak tüydüm.
Köpeğin peşinden gelip gelmediğini anlamak için başımı çevirip baktım. Gelmiyordu. İçim biraz rahatladı. Geri dönüp attığım kemikleri toplasam iyi olurdu.
Gerçi annem toprağa, kuma bulanmış bu kemikleri beğenmeyecekti. Ama ben onları kendisine göstermeden önce bir güzel yıkayabilirdim.
Sonunda kemikleri toplamanın iyi bir fikir olmadığına karar verdim. Çünkü onlara ulaşabilmek için bu azgın köpeğin yanından geçmem gerekecekti. Eve geldiğimde annem poşetleri kontrol etti. Kıyma tamamdı. Kuşbaşıda öyle. Peki kemikler neredeydi?
"Sana kemik de istemeni söylemiştim."
"İstedim."
"Vermedi mi."
"Verdi."
"Peki nerede kemikler."
"Bir köpek peşine düştü. Korktum. Onu kaçırmak için üstüne attım."
"Ah sen, ah! Dedi annem." Bir işi doğru dürüst beceremezsin. Haydi, yeniden yolalan bakalım kasaba. Onları anlat. Yeni kemikler versin."
Bunu söylemek kolaydı tabii. Kasaba gidebilmek için o köpeğin yanından geçmesi gereken kendisi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRİCİĞİM
AventuraGenç Dedektifler Kulübü İş Başında! Genç Dedektifler kulübü'nün üyeleri macera peşinde koşturuyor, bu sırada heyecanlı mı heyecanlı olaylar yaşıyorlar! Günün birinde genç dedektifler kulübü'nden kıvırcık'in köpeği, mahallenin tatlı mı tatlı yeni sak...