Tanıtım

276 8 1
                                    

Ben Ahmet...

Sultan Mehmet'ten olma Handan sultandan doğma, hanlar hanı Sultan Süleyman'ın vefatından tam 24 sene sonra dünyaya gelen Ahmet.

Manisa'da büyük bir sevgi, sükunet ve huzurla geçti çocukluğumun ilk 5 yılı. Sonra cihanın başkentine İstanbul'a getirdiler beni. Zira babam tahta çıkmış cihan devletine hükümdar olmuştu. "Ne kutlu bir gün !" dedim lakin sevincimiz kısa sürdü.

Babamız adalet kulesine çıkmamızı buyurmuş. Masallardaki şehzadelerin saadeti koca bir yalandır biz ya tahta çıkarız ya katlediliriz. O güne kadar da acı, keder ve korku düşer payımıza. İşte o gün öğrendim bir şehzade tahta çıkıp sultan olunca fitne çıkarmasın diye evvela kardeşlerinin canını alırmış kanunlarımız böyle buyurmuş. Öğrendiğim ikinci şeyse daha mühimdir kadim kanunlar bile kalbin derinliklerinden gelen o sevgiye karşı koyamaz.

Kaçmak istedim babamızsa bunu görelim istedi görelim ki adımlarımızı ona göre yapalım. Denizlerin üzerinde kayıklar gibi yüzen 19 tabut aklımdan hiç çıkmadı lakin abim şehzade Mahmut unuttu.

Haremi humayunun soğuk duvarları arasına sıkışmış gözlerden ırak bu yere gizli bahçe derdi abim. Unutuşun bahçesi... Bir tek orada kederli geçmişi ve bizi bekleyen istikbali unuturduk. O gün abim hünkar babamızla konuşmuş celali eşkiyasının üzerine yürümek için ordu istemiş. Bir anda içimi derin bir korku sardı babamın onu öldüreceğinden korktum. Yapar, 19 kardeşine kıyan evladına da kıyar.

Zaten haremde dedikodular almış başını yürümüş abimin validesi Halime sultanın büyücülere gittiği, oğlu tahta çıksın diye muskalar yazdırdığını konuşurlarmış. O an iri, manalı, ceylan gözlerine keder indi abimin filiz gibi eğildi başım. Nereden bilebilirdim ki o anın onu son görüşüm olduğunu ?

O gece sıkıntı karabasan gibi çöktü üstüme karanlığın içinde Azrail a.s nefesini hissettim. Hizmetkarları da cellat suretine bürünmüştü. Babam Sultan Mehmet han dağ gibi abime kıydı. Yıkılsın, yansın dünya ne gam ! Ben Ahmet o gün anladım kalbe inen en büyük acı kardeş acısıdır.

Cehennemde 3 ay geçirdim bitti ferahlatan yağmur. Baharın tatlı ılığı, yeşeren dalların raiyası, bitti ışık. Valide Safiye sultanımız dairesine davet ettiğinde bir daha asla mutlu olmam sanıyordum. Safiye sultanımız benim için pek kederlenmiş biricik torununun yüzü gülsün istemiş dünyanın dört bir yanından hediyeler getirtmiş. O anda karanlığın içinde bir ışık belirdi.

O resimde hayatım boyunca gördüğüm en güzel şey duruyordu. Masum, meraklı ve insanın içine işleyen bakışlarla sanki beni süzüyor. Günler, aylar sonra ilk defa içimin ferahladığını hissettim. İsmini sordum, Anastasya'ymış adı. Anastasya, günler aylar geçti. Kız çok mu güzel ? Bilmem belki daha güzelleri vardır. Lakin benim vurulduğum o değil bu resimde bu kızda güzellikten fazlasını gördüm ben. Hayatımın sonuna kadar lazım olucak 3 şey ; her baktığımda içime yayılan asudelik, kederimi unutturan yaşama sevinci, hiç birşeyin hiç kimsenin bozamayacağı masumiyet.

O gece bir cemre düştü kalbime. Kökleri ruhumdan toprağa geçti dalları ise göğe uzandı, Rabbim'in bir işaretiydi sanki öleceğim ve vücudum toprak olacak diye düşündüm. Oysa hakikat başkaydı Rabbim bana başka bir şeyi işaret ediyordu.

Reyhan Ağa : Şehzadem ? Benim şehzadem.

Şehzade Ahmet : Reyhan ağa ?

Reyhan ağa : Sizi has odaya götürmek için emir aldım.

Şehzade Ahmet : Hünkarımız gece vakti niye görmek istiyor beni ? Tuzak bu değil mi, babam canımı alacak değil mi ?

Güçlüktü desteğim, sıkıntıda imdadıma yetişen her an görüp gözeten Rabbim, beni muhafaza et sonsuz kudretinle bana yardım eyle.

Bülbül ağa : Şehzadem. Safiye sultanım.

Safiye sultan : Ahmed'im bizim aslan torunumuz. Neyleyelim ki hünkarımız, sevgili evladımız, baban Sultan Mehmet han bu fani dünyadan alim bekâya göçtü. Bu söken senin şafağın doğan gün senin günündür. Bundan böyle hanedanı ali osman'ın saadetli tahtı senindir.

Ben Sultan Ahmet hiç aklımda yoğken tahta çıktım.

Muhteşem Yüzyıl KösemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin