-4

10.3K 321 3
                                    


1 Mart Gece 12.00 / Amerika - Jupiter

Sokakta yürüyen insanlar gözümde birer karınca misali oradan oraya ilerliyordu. Bazıları evlerine olabilecek en hızlı şekilde ulaşmaya çalışıyor, bir diğer kısım arkadaş gruplarıyla sohbet ederek gülüşüyor kalanlar ise sadece yürüyordu.

Bir amaçları olmadan.

Burnumun üzerinde hissettiğim hafif ıslaklık ile gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Karanlığın ele geçirdiği bu durgun görüntüde hiçbir yıldız seçilemiyordu. Bulutlar üzerlerini birer örtü misali örtmüş görünmelerini engelliyordu. Tenimde hissettiğim birkaç damla ile yağmurun çiselemeye başladığını anladım. Bakışlarım yanımda duran plastik su şişesine kaydığı sırada elimi uzatıp kapağını açtım.

Ellerimdeki kir kurumaya başlamış ve gerilen tenimle birlikte hissettiğim rahatsızlık had safhaya ulaşmıştı.

Su şişesinden boşalttığım su ile ellerimi temizledikten sonra boşalan şişeyi buruşturup bir kenara fırlattım. Yorulmuş hissediyordum ancak bu fiziksel değil zihinsel bir yorgunluktu.

Kolumun kaşıntısı ile derin bir nefes alıp bakışlarımı kaşınan bölgede gezdirdim. Tenimin üstünde yarım hilal gibi duran tırnak izleri kendini belli ederken dudaklarımın arasından gülercesine bir ses firar etti. Kız dişli çıkmıştı. Uzun zamandır bana bir metreden fazla yaklaşabilen biri olmadığı düşünülürse fena olmayan bir iş çıkardığını söyleyebilirdim.

Aşağıya sallandırdığım ayaklarımı kendime çekip oturduğum çatıdan kalkarken etrafıma bakındım.

Yağmur birazdan hızlanacağa benziyordu.

Etrafta fazla insanın kalmadığı kanısına varıp kendimi apartmanların arasındaki boşluktan aşağıya bıraktım. Rüzgar saçlarımı havaya kaldırıp, yağmur damlaları birer iğne misali tenime batarken yerle buluşan ayaklarım ile birlikte üzerimi silkeleyip bulunduğum ara sokağa göz attım. Köşede, bir yanıp bir sönen sokak lambasının etrafında dönen sinekler dışında herhangi bir canlılık belirtisi gözükmüyordu.

Alnımı kaşındırmaya başlayan beremi parmaklarımla biraz geriye iteleyip sokakta ilerlerken sağanağa dönen yağmur ile adımlarımı hızlandırdım. Artık ezbere bildiğim sokakları hızlıca geçip görüş alanıma giren barla birlikte derin bir nefes aldım. İşlek olmayan bu caddede bile barın önünde bulunan sıra ne kadar iyi bir iş çıkardığımızı ortaya koyar nitelikteydi. Sıranın yanından seri adımlarla göz teması kurmadan geçip korumalara kısa bir baş selamı verdikten sonra içeriye girdim. İçerideki led ışıklar altında birbirine sürtünen bedenler, masalarında içkilerini yudumlayıp sohbet eden insanlar ve boğucu havayla yüzümü buruşturdum.

Nefes almama bile fırsat vermeyen sıkışıklığın içinden insanları ittirip tuvaletlerin olduğu koridora geçtiğimde derin bir nefes aldım. Kalabalıklardan nefret ediyordum. Kenarda köşede yiyişen bir çift dışında koridorun boş olması içimi rahatlatırken kapıların önünden hızlıca geçip koridorun sonunda durdum.

Köşede duran çifte göz attığım sırada birbirlerinin ağızlarından başka bir şey görmediklerini fark edip önümdeki duvara döndüm. Elim duvardaki bir ton daha koyu olan taşa gidip hafif bir kuvvet uyguladığımda geriye çekilen taşlar ile bir insan boyutunda boşluk açılmıştı. Seri hareketlerle içeri girip merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Fazlasıyla karanlıktı ama buraya o kadar sık geliyordum ki artık her bir detayı ezberlemiştim. Son basamağı da indikten sonra önüme çıkan kırmızı koridorda ilerledim. Tavanda bulunan spot ışıklarının zaten yorgun olan zihnime eziyet çektirmesi yetmiyormuş gibi bir de içeriden yükselen müzik sesi eziyetimin tuzu biberi oluyordu.

Frhee • TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin