-5- Fazla Orospu

349 18 6
                                    

Uyku çok güzel bir şeydi, gerçekten güzeldi, cidden güzeldi ama, peki neden uyanmıştım ben? Okul vardı çünkü. Küfür gibi. Yatakta ayaklarımla yorganı aşağı ittirip kalktım. Banyoya girip soğuk suyu açtım. Su başımdan omuzlarıma doğru akarken kısa bir an irkilmeden edemedim. Sıcacık yataktan kalkıp buz gibi suyun altına girmek. Gerçekten güzel. Islık çalarak banyodan çıktım. Elimde ki havluyla saçlarımı kurulamaya çalışıyordum. Üzerimi giyinip saçlarımı kuruladığımda Gökçe içeri daldı. Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim.


"Ne zaman kapıyı çalacaksın?"

Hep aynısını yapıyordu. Bunu benim yapmam gerekmez miydi oysa ki? Dedim ya, normal değiliz.

"Hiçbir zaman."

"Biliyordum."

dedim sessizce. Aynaya baktığında gözlerimin biraz kanlı olduğu gördüm. Uykumu yeterince alamamıştım, her zaman ki gibi. Ellerimi gözlerime götürüp ovuşturmaya başladığımda Gökçe yanıma geldi.

"Uykunu alamadın mı?"

Ellerimi gözlerimden çekip ona döndüğümde gülümseyip yanağını öptüm. Birilerinin de beni düşünüyor olması güzeldi gerçekten. Aradan kısa bi sessizlik geçti.

"Ne alaka, uyudum işte."

"Yalan söylüyorsun."

Kaşlarımı hafifçe çatıp omuz silkmekle yetindim.

"Yalan söylediğimi biliyorsan neden soruyorsun?"

"Çok yoruluyorsun abi."

Odamdan çıktığımda konuşmaya devam ediyordu. Annemi kahvaltı masasında görünce gülümseyip yanına gittim. Yüzünü avuçlarımın içine alıp yanaklarını öptüğümde gülmeye başladı. 

"Günaydın annem."

"Günaydın oğluşum."


Yüzümü buruşturduğum da kahkaha atmaya başladı. Oğluşum demesinden hoşlanmadığımı biliyordu ve inadına bana böyle sesleniyordu. Oğluşum denilecek yaşı geçtiğimi düşünüyordum halbuki. Sandalyeyi çekip oturdum. Gökçe gelip karşıma oturduğunda bardağımı uzatıp çay koymasını bekledim. Anlamsızca bana bakarken bardağı salladım.

"Çay."

"Kahvaltı sofrasından kalkmaktan nefret ettiğimi bile bile hep aynı şeyi yapıyorsun."

Sinirle kalkıp çay koydu. Yemek yerken kimse ona karışmasın, ondan bir şey istemesin istiyordu. Bende bilerek istiyordum zaten. Sırf onu kızdırmak için. Yemeğimi yemeye devam ederken annemin sesiyle başımı tabağımdan kaldırdım.

"Buğra, oğlum işe gidiyorsun hep çalışıyorsun ama derslerine hiç önem vermiyorsun. Üniversite sınavına gireceksin istersen işe gitmeyi bırak. Babandan kalan parayla bir süre idare edebiliriz."


"Hayır, çalışmaya devam edeceğim. Babamdan kalan paraları böyle çar çur etmek istemiyorum. Hadi size afiyet olsun geç kalıyorum."

Masadan kalkıp dışarı çıktım. Ciddi söylemek gerekirse o paraları harcamak bana koyardı. Ben adam değil miyim de aileme bakamıyordum? Okula doğru yürürken bir yandan da düşünüyordum. Peki bu daha ne kadar sürecek Buğra? Daha ne kadar kendimi arka plana atacağım ben? Gökçe üniversiteye gidecek, bende belki üniversiteye gideceğim. Okulun girişine geldiğimde Taner'in bağırdığını duydum. Yine ne sikim olmuştu? Adımlarımı sesin geldiği yere yönlendirdiğimde Semih'in Taner'i tuttuğunu gördüm.

Küçük AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin