GİRİŞ

349 17 5
                                    

Gözleri tavana dikilmişti. Dudakları gergin, yüzü ifadesiz ve yüzü bir ölü kadar soğuktu. Kahve saçları sık ve uzundu.. Özenle taranmış, ortadan ikiye ayrılıp yastığının üzerine saten ipekten gibi serilmişti. Üzerini örten çarşaf kollarının altından göğsü örtecek kadar yukarıya çekilmiş, kollarını açıkta bırakmıştı. Çarşaf öylesine kusursuz duruyordu ki üzerinde, her hattını öylesine kusursuz örtmüştü ki altındakinin insan mı yoksa heykel mi olduğunu anlamak güçtü. Üzerini örten beyaz nevresimlerin içinde gözlerini kırpıyor olması ve göğsünün nefes aldıkça belli belirsiz inip kalkması dışında hayat belirtisi gösterdiği tek bir hareketi yoktu. Onun yaşadığına inanmam ancak böyle mümkün olabilirdi.

Kapı, onunla aramdaki katran bir perde gibi kapandığında beni buraya getiren kadına döndüm. Ben, psikolog değildim; hasta bakıcı veya hemşire  de değildim. Ben bir mankendim ve işim podyumda yürümek, markaların kataloglarında ya da mağazalarının reklam panolarında yer almak benim işimdi.

"Benden tam olarak ne istiyorsunuz?" diye sordum yanımdaki kadına dönerek. Üzerinde kırmızı bir takımı vardı. Saçları sarı ve kısa kesim, gözleri kahverengi ve teni bronz... İçerideki genç kadın ile hiçbir benzerliği yoktu. Buraya beni onlar çağırmış, benim için güzel bir iş teklifleri olduğunu söylemişlerdi. Telefonda sadece çalışma saatleri, alacağım para gibi şeyler hakkında konuşmuştuk. Detayları konuşmak adına buraya gelmiştim.

Lakin beklediğim şey hasta bakıcılığı değildi. Hele ki pahalı bir hasta bakıcı olmak... Hiç değildi.

Bir eliyle gösterişli koridoru işaret etti. Birlikte yürümeye başladığımızda hala şaşkın bakışlarım üzerindeydi "İçeride gördüğün kadın benim kızım. Bundan yaklaşık beş yıl önce bir kaza geçirdi. O kazadan bu yana hiç konuşmadı. Hiç hareket etmedi. Hiç uyumadı. Yemek yemedi... Doktorlar hiçbir şey söyleyemiyor onun hakkında. Hepsinin başarılı bir şekilde yapabildiği tek şey hiçbir şey yapamamak," konuşmasına virgül arası verdiğinde araya girdim.

"Benden tam olarak ne istiyorsunuz?" diye sordum.

Merdivenlerin başında durdu ve bana döndü. Kahverengi gözleri hırçın parlıyordu "Kızıma kendini sevdir, ona umut ol," dedi.

"Ama ben..."

"Evet, genç adam. Sen tam da onun sevebileceği bir adamsın, onu kendine aşık et,"

VALDRADAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin