*Gipeojin haru teum sai neoneun joyonghi dagawa*
*Derinleşen bir gün arasında yavaşça geldin*
"Neden gitmek zorundasın Sehun? Sen bir meleksin unuttun mu? Dünyada kalmak bedenine zarar vermekten başka bir işe yaramaz?"
Bir yandan başını kaşırken bir yandan da kendisine seslenen varlığa baktı Sehun. Neredeyse iki saatten beri konuştukları konu aynıydı: Sehun'un buradan ne kadar sıkıldığı. Ama ikisi de inatmış gibi bir türlü mantıklı bir sonuca varamamışlardı. Zamansa sadece geçip gidiyordu ikili dozu artırmadan tartışırken.
"Karar verdim Suho, neden bir kere de itiraz etmeden kabul etmiyorsun?"
Derin bir nefes verdikten sonra ne yaparsa yapsın diğerinin kararını değiştiremeyeceğini biliyordu Suho. Ama en azından zamanı geciktirebileceğini düşünmüştü. Gitmesini istemiyordu. Arkadaş kaybetmek kazanmaktan daha zordu onun için. Yalnızlığın getireceği duygulara hazır değildi.
"Peki, sen gidersen benim ne yapacağımı düşünüyorsun? Mutsuz bir sonsuzda yaşamak istemiyorum Sehun."
Oturduğu yerden kalkıp üzgün görüntüsüyle fikrini değiştirmeye çalışan meleğin yanına oturdu Sehun. En azından gideceğini kabullenebilmişti. Bu bile şu an için yeterliydi. Ama gitmesi gerekiyordu. Ne kadar inandırıcı bir sebep bulamasa da herkese kabul ettirmeliydi bunu.
"Lay hep seninle olacak Suho, senin de boş olmadığını biliyorum ona karşı. Git bir şans ver ona. Sonsuz hayat tek başına yaşanmaz."
...
Hayatında ilk defa birisine karşı gelmişti Sehun.
Aileden daha önemliydi yüzünü bile göremediği Tanrı. Babasızlığı ya da annesizliği hissetmezdi ama Tanrısızlığı atmayan kalbinin en derinlerinde hissedebiliyordu. Gitme kararını alırken en çok bundan korkmuştu. Onsuzluğa nasıl alışacağını bilmiyordu.
Ruhuydu Tanrı onun. Uyurken vücudundan çıkıp giden ruhtan bile daha yakındı aslında ona. Vücudunun her yerinde hissedebildiğiydi. Rüyasında ona seslenen, yüzünü görmese de varlığına inandığı tek ruhtu.
Nefesti Tanrı onun için. Kimsesizliği bilmezken bile aldığı en derin nefeste varlığını hissettiğiydi. Verdiği nefesin, kapattığı gözünün, duyduğu seslerin sebebiydi.
Ve ilk defa ruhuna karşı gelmişti Sehun.
Her şeyi bekliyordu artık. Belki de istediğine kavuşamadan sonu görünmeyen bir zindana kapatılacaktı. Belki de ölüme mahkûm edilecekti. Ne olduğunu bilmediği, acılı bir ceza beklerken kulaklarına dolan sesle açtı kapanmış gözlerini.
"Düşmek istesen de hep benim meleğim olarak kalacaksın Sehun. Tek istediğim son bir kere daha düşünmen. Sonsuzluğu bırakabilecek misin fani bir hayat için?"
İçini titreten sese karşı gülümsedi melek. Hissettiği korku değil umuttu. Nerede olduğunu bilmese de hafifçe onaylarmış gibi başını salladı.
Sonsuzluğu bitmişti artık.
...
Etrafı dolduran ay ışığında açtı gözlerini melek. Her zamankinden daha pürüzsüzdü karanlığa açılan gökyüzü. Kapanmaya alışmış olan gözlerini kırpıştırdı hafifçe. Alabileceği son havaymış gibi çekti içine nefesini.
...
Elindeki ince kitabı raflara bıraktıktan sonra aradığını bulamadığı için kitapçıdan dışarı çıktı Luhan. Burası bugün gezdiği kitapçıların sonuncusuydu ama istediğini bulamamıştı yine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Every Song Is A New Story (Hunhan One Shot)
FanfictionDüşen bir melek... Düşen bedeni acıtmayan bir dünya... Cenneti kucaklayan bir insan...