Nefes alamıyordum. Kalbim sıkışıyor, benliğimde kalan tüm duygularım hücum ediyordu zihnime. Nefes alamıyordum. Sanki birisi akciğerlerimi söküp çıkarıyordu vücudumdan. Hissedemiyordum. Kalbim atıyordu ama sanki birisi tüm duyguları arındırmıştı ondan. Acı çekiyordum ama benden başka kimse bunu fark edemiyordu. Yalnızdım ama çevrem tanıdık yüzlerle doluydu.
Neden böyle hissettiğimi biliyordum. Bugün hislerim biraz daha gitmişti benden. Neden böyle hissettiğimi biliyordum bugün dolunaydı. Ve dolunayın güçlü büyülere büyük yan etkileri olurdu.
Madam Pince'e izin kağıdımı gösterdim. İnanmak istemiyor gibi duruyordu, bir işler karıştırdığımı düşünüyordu. Ama Hermione Granger ne karıştırabilirdi ki? Yanında Harry ya da Ron yokken kurallara nasıl karşı çıkardı? Çıkmıyordum da zaten.
Madam, yasak bölüme geçen kapının kilidini açtı. İçeriye girdim.
Kafanı kaldırdığımda masada bir çift bacağın uzandığını gördüm. Üç tane yeşil elma masada kitap yığınının yanında elmas gibi parlıyordu, birinden koca bir ısırık alınmıştı. Gözlerimi bacaklarından yüzüne çıkardım. Dağınık sarı saçları dağılmıştı, okuduğu kitap yüzüne düşmüştü, düzenli nefes alışverişlerini duyuyordum. Elindeki kitaba baktım. Karanlık Tılsımlar ve Kehanetler. Bu kitabı defalarca incelemiştim. İçinde hiçbir numara yoktu.
Kitaplıktan daha önce okumadığım bir kehanet kitabını elime aldım. Ama Draco buradayken odaklanamıyordum. Onun güzel yüzünü incelemekten öteye gidemiyordu sayfayı her çevirişim.
Bana o son mesajını attıktan sonra ona cevap vermemiştim. Ne hissedeceğimi, ne diyeceğimi bilememiştim çünkü. O benimle geçirdiği her dakika zehirleniyordu, benimle geçirdiği her dakika daha da aşık oluyordu. Her dakika bana daha da yaklaşıyordu, ona giderek bağlanıyordum ama yakında onunla olan tüm bağımın tuzla buz olacağını da biliyordum. Fakat o gelmiş, eğer bana aşık olmasaydı yine bana aşık olacağını söylüyordu.
Karnım guruldadı. Masadaki elmalar bana göz kırptı. Sanırım birini yesem hiçbir şey olmazdı, kolumu uzattım. Elim elmaya değdiğinde kırmızı bir ışık yayıldı etrafa ve güçlü bir siren çalmaya başladı. Elimi hızla çektim. Aynı anda, "Elmamı bırak." dedi boğuk bir ses. Yeni uyandığı için sesi böyle çıkıyor olmalıydı. Daha gözlerini bile açmamıştı.
"Peki," dedim şaşkınca. Gözlerini hızla açtı. "Hermione!" Ayaklarını hızla masadan çekip, yüzündeki kitabı masaya bıraktı. Dağılan saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. O kadar hızlı hareket etmişti ki bacağı masaya çarpmıştı. Moraracağına emindim. "Neden geldiğinde haber vermiyorsun?" dedi sesindeki hafif sitemle. "Sakin ol, Draco!" Ona bakarak gülüyordum. "Geleli çok olmadı, zaten uyuyordun. Neden uyandırayım?" Gözlerimi devirdim. "Elmalarını bu kadar önemsemeseydin şu an hala uyuyor olabilirdin." Dudaklarını aşağı sarkıttı, öyle şeker duruyordu ki, onun yanaklarını sıkmak istiyordum.
"İstiyorsan alabilirsin." dedi bana masadan aldığı elmayı uzatarak. Tabii ki istiyordum ama az önce tüm isteğim uçup gitmişti. "Onu büyülemeden önce söyleseydin keşke." dedim gülerek. "Hadi ama," dedikten sonra yanıma yaklaştı elmayı yüzüme doğru uzatırken dudağıma sürdü. "Haha, ağzına değdi işte!" dedi sevinçle. Çocukça hallerine gülümsedim. Elmayı elime alıp ben de onun yaptığı gibi koca bir ısırık aldım.
"Yine araştırma mı yapıyorsun?" dedim oturduğum sandalyede geriye yaslanırken. "Evet, ama hiçbirinde aradığım şeyi bulamıyorum. Sen?" Alayla güldüm. "Aynen, arıyorum ama bulamıyorum." Konuşmadı, sadece kitabından yeni bir sayfa çevirdi. "Keşke her şey Disney masalarındaki kadar kolay olsa." diye mırıldandım kendi kendime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
somnia ௮ dramione
FanfictionDraco Malfoy. Tek cümle. Onu tek bir cümle ile tanımlayabilirdim. "Yalnızca en dibe düştüğünde mi hissederdi vücut acıyı, yoksa çok acı çektiğinden miydi bu arsız dik duruşu?" ௮ "Çünkü Draco Malfoy, sen arafta kaldığını düşünüyorsun. Senin için iyi...