Yüzük

1.6K 70 11
                                    

"Selam." genç kadın yüzünde ki gülümseme ile girdi dinlenme odasına. "Aleykümselam yenge." Mücahit'te gülümseyerek karşılık verdi kadına. Adamın yanına geçip oturdu, gözü sevdiği adamı arıyordu. Hemen yanında ki adam anlamış olacak ki, "Seninki çıktı yarım saat önce." dedi. Eylem kaşlarını çattı ve ardından sordu, "Nereye gitti ki?" Feyzullah konuştu bu kez, "Bilmiyoruz ki 'işim var' dedi çıktı gitti." Eylem'in içinde şüpheler oluşmaya başlamıştı bile. Onu düşüncelerinden ayıran telefonuna gelen mesaj sesiydi. Mesaja baktığında Fethi'den olduğunu gördü. Konum atmıştı ve attığı konumda onu beklediğini yazmıştı. Eylem yerinden kalkıp herkesle vedalaştıktan sonra alayın dışına çıkıp arabasına ilerledi. Arabasına binip hiç sorgulamadan Fethi'nin attığı konuma sürdü arabasını.

Yarım saat sonunda Fethi'nin attığı konuma ulaşmıştı. Arabadan inip geldiği yere baktı. Kitapçı. Fethi'nin Eylem'i beklediği yer bir kitapçıydı. Eylem hiç beklemeden girdi içeri. Dışarıdan küçük görünen ama içi oldukça büyük bir yerdi. Eylem'i ellili yaşlarının sonunda olan bir adam karşıladı. "Hoş geldiniz." dedi kadına gülümseyerek, Eylem'de aynı şekilde gülümseyerek "Hoş bulduk." dedi. Şimdi ne demesi veya ne yapması gerektiğini bilmiyordu, Fethi'de ortada yoktu. Adam eliyle arka taraftaki rafları işaret ederek, "Aradığınız şey bu tarafta." dedikten sonra kadına yol açtı. Eylem ufak bir tebessüm ile ilerlemeye başladı.

Eylem ilerlerken gözüne bir kitap çarptı. Diğerlerinden ayrı yönde duruyordu. Kitabı eline alıp baktı ve yüzünde hemen bir gülümse oluştu. "Orhan Pamuk 'Kara Kitap'." diye mırıldandı. Kitabı açıp içinde ki ufak notu okumaya başladı. "Karabayır maceramızda birbirimize zar zor vakit ayırıp da bu kitabı okumuştum sana. O günü asla unutmuyorum sevgilim. Dizlerimde uyuya kalışın, uyurken ki masumiyetin.. Bir gün kendi evimizde, ben senin dizlerindeyken bana okuman dileğiyle.. Doğru yoldasın sadece biraz daha ilerle." Eylem notu okuduktan sonra elinde kitap ve notla ilerlemeye başladı. Biraz daha gittikten sonra yine dikkatini bir kitap çekti hemen eline alıp yine gülümsedi. "Anthony Burgess 'Otomatik Portakal'." Eylem yüzünde oluşan ve aklına gelen anılar ile içinin ısındığını hissetti. Kitabı açıp içinde ki notu aldı ve okumaya başladı, "Dört kez okuduğunu biliyorum ama bir kezde bana okursun ha? İlerlemeye devam et az kaldı." Eylem elindeki kitaplar ve notlar ile ilerlemeye devam etti.

Sağdan dönüp raflar arasında yürümeye devam etti ve üçüncü kez bir kitap dikkatini çekti. Kitabı eline aldığında kaşları şaşkınlıkla yukarıya kalktı. "Ernest Hemingway 'Yaşlı Adam ve Deniz'." Eylem bu kitabı hiç okumadığını biliyordu ve Fethi ile de bu kitap hakkında konuştuğunu hatırlamıyordu. Hemen kitabı açıp arasında ki notu alıp okumaya başladı. "Bu kitabı daha önce okumadığını biliyorum ve hakkında da hiç konuşmadık. Şimdi bu kitabın anılarımızla ne alakası var diyeceksin. Karabayır'a yeniden döndüğüm gün bir kitapçıya gittim gözüme ilk çarpan bu kitap olmuştu. Kitabı incelerken aklıma sen düştün etrafıma bakındım seni görmek umuduyla. İlk tanışmamızda ki gibi olur diye. Ama yoktun. Seni kaybettiğimi düşünmüştüm ta ki karşıma çıktığın o ana kadar. Şimdi ise hayatlarımızı birleştirmek üzereyiz. Çok az kaldı ilerle.." Eylem gözlerinin dolduğunu hissetti ve gözlerini kırpıştırdı. Tekrar rafların arasında yürümeye devam etti.

Eylem uzun rafların arasında yürümeye devam etti. Gözüne bu kez bomboş bir kitaplık çarptı ve üzerinde duran tek bir kitap. Eylem hızla oraya yürüdü ve kitabı eline aldı. "Ernest Hemingway 'Silahlara Veda'." Eylem sağ gözünden akan bir damla yaşla hızla kitabı açıp içinde ki notu aldı. "Tanışmamıza vesile olan kitap. Bu kez aradığın cevap rafta duruyor. Kitabı bırakabilirsin." Eylem başını hızla rafa çevirip baktı. Kırmızı küçük bir kutu ve üzerinde not. Eylem elindekileri bırakıp notu ve kutuyu aldı. "Gazoz kapağıyla dolaşmana gönlüm razı gelmezdi.. Bence Hemingway bir konuda yanılmış. İki insan birbirini seviyorsa bunda mutlu bir son vardır. Seni seviyorum sevgilim." Eylem gözünden akan yaşları umursamadan kutuyu açıp içindeki zarif yüzüğe baktı. Elini yüzüğün üzerinde gezdirirken birisi kutuyu elinden aldı. Başını kaldırıp baktığında Fethi karşısında gülümseyerek duruyordu. Yüzüğü çıkartıp kadının ince ve zarif parmağına takıp elinin üzerine bir öpücük bıraktı. Kadının iki elinden tutup kendine yaklaştırdı. "Gazoz kapağından şikayet ediyordunuz hanımefendi beğendiğiniz mi yüzüğünüzü?" Eylem göz yaşları arasında kıkırdayıp cevapladı adamı. "Çok beğendim sevgilim, teşekkür ederim." "Beğenmene sevindim sonuçta yarın evleniyoruz ve sende bir hediyem olsun istedim."

Yaklaşık bir ay önce kadın adama evlenme teklifi etmiş ve evlenmeye karar vermişlerdi. Arkadaşlarına bu haberi verdiklerinde ise onlar için ufak bir söz yapmışlardı aralarında. Eylem ne kadar şaka olarak söylese de adamdan bir yüzük beklediğini birkaç kez dile getirmişti. Adam ise hemen ertesi gün kadın için en doğru tercihi yapıp yüzüğü almıştı. Ama ardından talihsiz olaylar yaşayarak yüzüğü vermeyi bir süre ertelemek zorunda kalmıştı. Ödül töreninde tek başına girdiği mücadele sonucu 7 kurşunla kadının ve birçok kişinin önünde yığılıp kalmıştı. Bir kez kalbi durmuş ardından daha erken olduğunu bildiği için ve kadının onsuz yaşayamayacağını bildiğinden hayata geri dönmüştü. 10 gün kadar yoğun bakım ünitesinde uyutulmuştu. Uyandığında karşısında yıkılmış bir kadınla karşılaşmıştı. O gün bir karar almışlardı Fethi ayağa kalkar kalkmaz evleneceklerdi. Erteledikleri birçok şeyi hemen yapacaklardı. Fethi görevine döneli ve eskisi gibi sağlığına kavuşalı bir hafta olmuştu. Eylem'in isteği ile yarın sade bir nikah ile evleneceklerdi. Fethi bu süreçte annesi ile barışmış, Eylem'i de tanıştırmıştı.

Sevdiği kadının gözlerinin içine bakarak aklına gelen bu süreçle yüzü bir anlığına düşmüştü. Kadın adamın yüzünü avuçları arasına alarak gülümsedi. "Yarın Eylem Kulaksız oluyorum bu ne hüzün komutanım yoksa pişman mısın?" Eylem'in adamı biraz güldürmek için söyledikleri Fethi'yi daha çok germişti. "Asla. Seninle ilgili olan hiçbir şeyden pişman değilim ben. Sadece bu bir ay içindekiler beni çok yıprattı seni de öyle. Çok üzüldük, yorulduk, yıprandık. Artık mutlu ve huzurlu olma vakti geldi. Bunu nasıl karşılarsın bilmiyorum ama her şeyi geride bırakıp hayal ettiğimiz uzun tatilimize çıkma vakti gelmedi mi sencede?" Adam kadının gözlerine beklenti ile bakarken kadın adamı cevapladı. "Bir problem var ama.." Adam 'neymiş?' der gibi bakınca Eylem muzurca gülümseyip konuşmaya başladı. "Biliyorum uzun tatilimize baş başa çıkmak istiyorsun ama bu imkansız." Adam şaşkınlıkla kadına baktı. "Neden ki? İstemiyor musun yoksa?" Eylem hızla başını iki yana salladı. "İki kişilik tatilimizi sanırım yaşlandıktan sonra anca yapabiliriz çünkü mercimek o zaman anca bizi rahat bırakır." Eylem kocaman gülümserken Fethi'nin elini tutup karnının üzerine koydu. Fethi şaşkınlıkla karışık bir gülümseme ile baktı. "Ben.. Ben yeniden baba oluyorum.." Eylem kocaman gülümserken Fethi kadını kucağına alıp etrafında döndürdü. Kadının yüzünü avuçları arasına alıp gülümserken konuştu. "Teşekkür ederim Eylem. Her şey için çok teşekkür ederim. İyi ki seni sevdim. Binlerce kez iyi ki.." Kadının dudaklarını kendi dudakları arasına hapsederken bu öpüş her şeyi barındırıyordu. Fethi içinden bu ana binlerce kez şükretti.

Bölüm Son

Herkese merhaba öncelikle. Bu benim ilk hikayem. Aklımda birçok fikir var ve bunları en iyi şekilde yansıtmak istiyorum. Dizide olan gelişmeler hepimizi çok üzdü o yüzden bende böyle olsaydı nasıl olurdu diye düşündüm ve yazdım. Umarım beğenirsiniz. Her şey dahil 1074 kelime.

EfsunkârHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin