1.BÖLÜM

481 27 3
                                    

Ufkun puslu, yeşil,mavi bulanıklığının ardında bir yerde bir kara parçası,bir kıyı,hafif eğimli bir koy ve dik yokuşlu bir tepe şekline bürünmeye başladı.Tekne burnunu batıya çevirerek yanaşırken,adanın detaylarını bir tarafta resifi işaret eden derin mavi yamalar: sonra denize sinsice sokulan soluk bir kum tutamı,ardından titreşen yeşil tüyler çizen görünmez bir el gibiydi,palmiyeler tepenin yamaçlarına serpişti.

Logan derin bir nefes aldı."Ah, adamım.Aynen onun dediği gibi.Bak; iskele hala orada.Tekneyi şu tarafa yanaştır."

Grileşen tahtanın dar iskeletini,suda yükselen çırpı ayaklarını gösterip tekneyi yönlendirmek için dümendeki arkadaşlarının yanına gitti.Üç adam da güneşte geçirdikleri yazlarında, kendi dedikleri üzere "son özgür yazlarında"bronzlaşmış ve gevşemişlerdi.Sonbaharda yetişkin, Harvard mezunu yaşamlarına atıldıklarında takım elbiseli ve kısacık saç tıraşlı olacaklarını bilerek şort dışında birşey giymemişler ve saçlarını uzatmışlardı.Bildikleri üzere bu yaz,öğrencilik yılları ve "işlerin ciddiye binmesi "arasında çalınmış bir zaman dilimiydi.

Johnny,tekneyi döndürmek için öne eğilirken, omzundaki kaslar derinin altında dalgalandı."Oldukça derbeder görünüyor "diye fikrini beyan etti.

" Buraya en son ne zaman birileri gelmiş acaba? "diye seslendi Nicola, güvertenin diğer ucundan.

"Hiçbir fikrim yok "diye yanıtladı Logan."Yirmi yıl? Daha fazla? "

Kazıklı iskeleye iyice yanaştılar.

"Haydi, iskelenin yanında duralım".dedi onlara."Güvenli mi görmek istiyorum." Tekneyi yavaşça iskelenin yanına hareket ettirdiler.Logan,teknenin güvertesini çevreleyen küpeşteye bir ayağını geçirip tek eliyle ona tutunarak öne doğru uzandı ve iskeleyi yoklayıp sağlamlığını denedi.

"Sorun yok gibi görünüyor.Herhalde en kötü şey yüzmeye daha erken başlamam olur."

Diğer ayağını da öteki tarafa atıp iskeleye sıçradı.Sahile sıralanmış ağaçlardan bir esintinin hışırtısı geliyordu ve her yanlarında denizin hafif şırıltısı vardı.Bunun dışında etraf sessizdi.

Johnny ve Nicolo,tekneden izlediler.Tahta,Logan'ın ağırlığını taşırken gıcırdadı ama sağlamlığını korudu,Logan da yüzünü arkadaşlarına dönüp yayvan bir gülümsemeyle kollarını kaldırdı.

"Kıyıya çıkın dostlarım, kardeşlerim.L'ile des Voiolettes'ye

hoş geldiniz!"

Nicolo,başparmağı ve işaret parmağını dudaklarının arasına koyarak uzun, tiz bir ıslık çaldı.Johnny heyecanla haykırıp tekneyi çabucak bağladı,sonra iki adım Logan'a katılmak üzere oradan indiler.İskele boyunca ve sıcak kumlara doğru koşarlarken çıkardıkları ses palmiyelerdeki kuşları korkuttu ve kuşlar,gaklaya ciyaklaya bir duman bulutu gibi gökyüzüne yükseldiler.

Bacaklarının çizilmesini umursamadan,ağaçların altındaki çalılıkların içine daldılar. Hava serin ve kuruydu,teknede geçen saatlerden sonra canlandırıcı geliyordu.

"Gizli bir dünya gibi "diye bağırdı Nicolo.

"Define Adası "diye geri seslendi Johnny.

"Sineklerin Tanrısı "diye karşılık verdi Nicolo.

"Ha.Birbirine saldırmak mı? " Johnny, Logan'ın peşinden gitti."Biz yapmayız dostum, asla yapmayız."

Logan koşmayı bırakıp soluklanmak için eğildi.Johnny ve Nicolo ona yetişti.

"Kendimi iki Cuma'sı olan bir Robinson Crusoe gibi hissediyorum."Soluk soluğaydı,yüzünde arkadaşlarına meydan okuyan büyük bir sırıtma vardı.Nicolo ve Johnny birbirlerine bakıp başlarını iki yana salladılar.

"Kaşınıyor,sence de öyle değil mi? "Yalvarıyor bile diyebilirim adamım."

Logan kıs kıs güldü ve ikisi onu yakalayamadan harekete geçip ağaçların arasında zikzaklar yaptı.Johnny ve Nicolo vahşiler gibi haykırarak onu kovaladılar,ta ki hepsi ağaçların bittiği yerden kayalık bir burna ulaşıncaya kadar. Manzara onları oldukları yere mıhladı.

"Vay."

Hiç farkında olmadan adanın doruğuna ulaşmışlardı ve buradan tüm kara parçasının şeklini görebiliyorlardı.Tablo gibiydi.Mavi gök, turkuaz deniz,yapraklı ağaçlar ve kumlu sahiller.Ve üç adam durup onu seyrederlerken hepsi de göğüslerinde gizli, kuvvetli bir sıkışma hissetti.Her biri, buranın kendisine ait olmasını istiyordu.

"Orada ne var? " dedi Johnny aniden sessizliği bölüp bir binayı işaret ederek. Bu uzaklıktan bile onun yıkık dökük, viran halde olduğunu görebiliyorlardı.

"Bilmiyorum ".dedi Logan. "Neden öğrenmiyoruz? "

Daha sonra üçü, yakınlarında bir ateş yanarken ve uyku tulumlarının yanında tekneden getirdikleri bira şişeleri saçılmış halde harap binanın kumlu zeminine yattılar.Gözlerini gökyüzüne diktiler. Yarın ana karaya dönüp tekneyi sahibine vererek eve giden uçağı yakalayacaklardı.Johnny'nin hukuk fakültesine gideceği, Logan'ın prestijli Harvard macerasında yer edinen o zamana kadarki en genç öğrencilerden biri olarak işletme mastırına başlacağı ve Nicolo'nun New York'ta bir yapı şirketinde işbaşı yapıp işin gerçek ayrıntılarını öğreneceği gerçek yaşama dönüş.Amatör otel şirketleri First,hem ayakta hem de işler vaziyetteydi ve iyi gidiyordu.

Oraya gitmek için can atıyorlardı.Erkek adam yaşamları başlıyordu.

"Peki,ne düşünüyorsun Peder Flores? Sence bu ada benim senin beklentilerini karşılıyor mu? "

Nicolo öne eğilip Logan'ın kafasına baş ve işaret parmaklarıyla fiske attı."Bana öyle deme. Ve evet,kesinlikle öyle."

"Neden benim? "diye sordu Johnny.

"Tanrı aşkına J.Bu mekan bir kadın.Güzel, keşfedilmemiş,ehlileştirilmeyi bekleyen vahşi bir kadın."

"Ha.Senin tarafından mı? "

"Evet, benim tarafımdan.Hayır, bizim tarafımızdan."Logan'ın sesi kendinden emindi.Kelimelerinden ne kendi şüphe etti ne de arkadaşları.

"Buraya geri geleceğiz tamam mı? Johnny'nin sözcükleri yorgunluk ve alkolden uzadıkça uzadı.

"Evet.Bizim geleceğimiz bu arkadaşlar.Bir gün,buraya geri geleceğiz:  Çocuklar olarak değil adamlar olarak.Bu mekanın sahibi adamlar olarak.Ve herkes bunu başardığımızı görecek."

Logan yumruğunu havaya kaldırdı."Hayali olan bir adam,isteğiyle ,gözünü karartıp ele geçirmeli bir tacı... "

Johnny dizelere devam etti:"Ve üç,yeni bir şarkının ölçüsüyle... "

Ve en son Nicolo: "Bir imparatorluğu çiğneyebilir ayakları."

                      2.BÖLÜM

LÜKSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin