The End. »

57 10 1
                                    

YAZIM HATALARIM VARSA AFFOLA.

İYİ OKUMALAR!

»

Bomboş bir güne daha açmıştı gözlerini, dağınık halini umursamadan sarsak adımlarıyla mutfağa gitti. Bardağın tezgahın üzerine alıp köşedeki sürahiden su doldurdu.  bir kaç yudumda suyu içip mutfaktan çıktı.

Camdan gelen ışık gözlerini kısmasına neden oluyordu, perdelerin hepsini kapatıp ani bir çöküşle yanındaki koltuğa bıraktı bedenini. 

Tık, tık, tık. 

3 kez kapıya tıklatıldığında bakışlarını kapıya yönlendirdi. üşengeçliğini bir kenara bırakıp adımlarını kapıya yöneltti. Perdeyi hafifçe açıp gelen kişiye baktı. Tanıdık olduğuna kanaat getirdiğinde kapıyı açtı.

Ona gülümseyen Seokjin ile karşılaştığında boş bakışlarıyla karşılık verdi. Kenara çekilip içeriye girmesine izin verdiğinde Seokjin içeriye girip elindeki minik kutuyu masaya bıraktı.

''Camları açsana aptal, içerisi havasız!'' omuz silkti yoongi, ''Güneş ışığı gözlerimi acıtıyor.''

Gözlerini devirip yan gözle bedenini süzdü. ''o gözlerini acıtıyor diye değil, üşengeçliktendir. Hem tipinden belli, mağara adamları gibisin.''

Bütün pencereleri açıp içeriye temiz hava girmesini sağladı. Yoongi minik gözlerini olabildiğince kısıp kendini koltuğa attı.

''DAHA KENDİNE BAKAMIYORSUN Kİ EVE BAKASIN, EVİ BOK GÖTÜRÜYOR!''

''Çöplüğüm ile beni rahat bırak hyung.''

»

Bir süre konuşup birbirlerine laf atmalarının ardından yoongi acıktığını söyledi. Seokjin onaylayıp mutfağa gitti.

Şuan ise ikisi sessizce yemeklerini yiyordu. elindeki chopstick'i kaldırıp karşısındaki masada duran kutuyu gösterdi.

''O ne?'' Kutudan bahsettiğini anladığında ağzındaki lokmayı yuttu, '' Bunları bulmak için evimi mahvettim.'' dedi bıkkınlıkla. ''Ben gittiğimde bakarsın,''

''Kim demiş sen gittiğinde bakacağımı?'' dedikten hemen sonra masaya yöneltti adımını. Kutuyu açtığında içinde duran minik fotoğraf albümü, kamera ve minik bir kaç eşya ile karşılaştı. fotoğraf albümünü alıp içine göz attı.

''Bunlar sende ne arıyor?'' dedi titrek sesiyle. 

Buruk gülümsemesi ile baktı gittikçe küçülen gence.  ''Sana vermemi söylemişti.  Albümün içinde  CD var, ilk olarak ona bak.'' dedi, ceketini alıp omuzunu pat patladı.

''emaneti verdiğime göre ben gidiyorum, kendine iyi bak uykucu.'' Kapı kapanma sesi geldiğinde kutuyu alıp hızla odasına geçti. Her şeyi çıkarıp sıra sıra bakmaya başladı. Kamerayı eline aldığında içindeki fotoğraflara baktı. akan gözyaşlarının farkında değildi, CD'yi bilgisayara takıp içindeki videoları izledi. 

Bitirdiğinde düzenlice kutuya koydu, anın kapısını boşta duran eli ile açıp sol tafatakiminik odaya gitti. Cebindeki anahtarı çıkarttı, kapının deliğine sokup çevirdi. Odaya girdiğinde kutuyu piano'nun üstüne koyup hepsini tek tek çıkardı. Ardından minik odanın penceresini açıp çıktı.

''İçimdeki canavarı  çıkamalı mıyım sence?'' Dedi sessizce mırıldanarak. 

Odasına tekrar gidip dolabından rastgele kıyafet seçip giydi, Ayakkabılarını geçirip hırkasını giydiğinde dışarıya attı kendini.

Her şekilde çökmüştü. Ruhen, bedenen ve fiziksel.

''Neden kafamı çekiyorsun velet?''  dedi çatık kaşlarıyla. 

Jungkook'a göre, fazlasıyla sevimliydi. ''Hyung ben karşıyı çekiyorum,''

''Sen bana kısa olduğumu mu ima ediyorsun?'' dedi sorgularcasına.

''Sanırım, evet hyung.'' dedi gülümseyerek. 

''O kamerayı bırak,  ve kaç.''  Ardından kovalamaca başladı aralarında. Bittiğinde ikisi de kendini canlı rengini ortaya saran çimenlere attı.

''Artık sana huysuz şirin diyeceğim hyung!''

''Ben şirin falan değilim!''

''Huysuz şirin  tavşanını özledi.''  dedi güçsüzce, Karşısındaki masmavi denizden gözlerini ayırmadan. 

Tavşanı da huysuz şirini özledi.

ˇ 









Camera | ʸᵒᵒᶰᵏᵒᵒᵏ ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin