weed

60 10 38
                                    

sabah zorlanarak uyandığında, abartısız yirmi beş dakika boyunca yaptığı tek şey, küflenmek üzere olan kahve bardağını uzun parmaklarıyla kavrayıp yeni bir bardak doldurmak ve geri uyumak arasında seçim yapmak oldu.

kararı ise iki seçeneğim fazlasıyla dışında, aslında hep yaptığı ama her sabah tekrar tekrar düşündüğü gibi, elindekini bir köşeye fırlatıp dudaklarını yaladıktan sonra, dolaptan yeni bir şişe bira çıkarmak oldu. abartılı ve şâşalı bulduğu; uzun, rastgele bir bira markasının logosunun ağız konulan kısımda yer aldığı bardaklara gereksinim duymadan, şişeyi kalın sayılabilecek, ilgilenmediği kızların öpmek isteyeceği türden kırmızı dudaklarının arasına aldı, maya ve alkol karışımından oldukça büyük bir yudumun boğazından geçmesine izin verdi.

mutfak tezgahında bağdaş kurmuş, elindeki birayı kısa bşr süre içinde bitirirken, aklına bugünün büyük gün olduğu geldi.
bugün, kendisi, michael clifford, kendi öz hür iradesi ile, sokağa çıkacaktı.

yürüyerek tam olarak üç sokak ileri gidecek, bir insanla yüz yüze gelecekti.

fakat bunun tabii ki eski seks arkadaşının, onun uyuşturucu satıcısı olmasıyla ve onu görmemek için 4 aylık stok yapmasıyla, stoğunun
-sonunda- bitmesiyle, ya da o arkadaşı çeteye bağlı olduğu için michael'ın sokağındaki satıcının el değiştirmesi sayesinde önceye göre daha rahat olmasıyla alakası yoktu.

hiç de yoktu.

kesinlikle yoktu.

~
küçük harf kullanımı kasıtlıdır.

high enough ~ muke (askıda)Where stories live. Discover now