meth

31 7 35
                                    

michael, öğle saatlerinde hiçbir şey yokmuş gibi tekrar uyandığında, telefonunu kavradı.

ekranda gördüğü şey ise hiç şaşırtıcı değildi.

her zaman olduğu gibi, kullanması gereken miktarı abartmış, su değil de salya ile yutarak da bunu desteklemişti. ertesi gün değil, ondan sonraki gün uyanması da, yaptığı şeyin kaçınılmaz sonuydu.

ayıldığı vakit, vücudunun aşina olduğu maddeye tekrar ihtiyaç duymaya başladığı zamanla tam olarak uyuşuyordu.

beyni, gövdesi, kolları, bacakları ve ruhu, içinde bulundukları döngüden yorulduklarını belirtmek istemiş olacaklar ki, ceza olarak micheal'a geçmişte yaptığı tüm hatalarını gözünün önüne getirerek sorumlu oldukları parçalara sağlam ağrılar geçirdiler.

bu hatalarda o başı çekiyordu.

sarışın'dan önceki, ona uyuşturucu temin eden kişi. calum. micheal hiçbir zaman onun soy ismini öğrenmedi.

hafif çekik gözleri, öpmeye asla doyamayacağınız, sık sık yaladığı, aralarında bir adet sigaranın daimi olduğu kalın dudakları, içine girip eriyerek yok olmak isteyeceğiniz, ona hep arzuyla bakan kahve tonunda gözleri, kaslı yapısı ve derisi haline gelmiş siyah ceketinin kapüşonunun altında kalan koyu renkli dağınık saçlarıyla, mükemmel esmer bir tanrıydı.

işlerini olması gerektiği gibi yürütürlerken, ikisini de nasıl geliştiğini anlamadıkları bir şekilde, seks arkadaşları oldular.

micheal onunla yatmayı seviyordu.

micheal onun vücudunu seviyordu.

micheal aynı duygu ve düşüncelerin, calum için de geçerli olmasını istiyordu.

çünkü calum, geçirdikleri -genellikle seksten sonra kurulan kısa diyaloglar olan- zaman içinde, micheal'a aşık olmuştu.

ilişkilerinin bulundukları noktadan ileri gidemeyeceğini anladığında, acı dolu çığlıklar, hakkı yenilemez miktarda kan ve beraberken en çok dinledikleyip benimsedikleri şarkı eşliğinde canına kıymıştı.

belki de dünya üzerinde en intihara meyilli kişiden bile daha çok istese de, ölememişti.

komşusu, aynı zamanda micheal'ın okuldan kaçıp park arkasında tüttürdüğü orta okul günlerinde yanında olan ashton, çığlıklar ve her zamankinden fazla gelen müzik seslerine kabaran merakı yüzünden ağzına kadar açık kapıdan eve girmiş, oğlanı anında kucaklayıp hastaneye yetiştirmiş, onu hayata döndürmelerine aracı olmuştu ve bunun yüzünden calum'ın nefretini hak etmişti.

micheal buna minnettardı, birinin onun için intihar etmesinin düşüncesi bile korkunçtu.

yaşanan olaydan sonra, üyesi olduğu uyuşturucu baronu, calum'ı micheal'ın sokağına bir adım dahi atmaktan men etti ve bir daha bağlantı kurmadılar.

oldukça derin bir iç çekip elini masanın üzerindeki pakete uzattı.

eğer üç hapı şu anda yutarsa, paket bitecek ve sarışın'ı daha yakın bir zamanda görebilecekti.

ikinci seçeneği düşünmek için fazla bağımlıydı. maddeye, sarışın'a, ya da her ikisine de.

beklemeyi sürdürmeden elindekileri ağzına attı.

bu sefer düşündüğü şey sarışın değil, ailesi olmuştu. hatalarından biri de buydu. babasına panseksüel olduğunu söylememeliydi. babasının, her ne kadar o ana kadar micheal ile dost gibi geçinse de dindar annesine söyleyeceğini düşünmeli ve daha liseli bir ergen iken evlatlıktan reddedilip, telefonu ve cüzdanı arkasından kafasına fırlatılmış bir şekilde evden kovulacağını göz önünde bulundurmalıydı.

biricik ebeveynlerinin(!) sinirli bakışları gözünden silinmemiş halde, sabah ilk iş olarak sarışın'a gitmeyi kafasına koyarak tekrar uykuya daldı.

high enough ~ muke (askıda)Where stories live. Discover now