ii.
Arabaya bindiği andan itibaren herkes sessiz kalmıştı. Taehyung arabayı sürüyordu, Jimin ön koltuktaydı ve Jeongguk da arka koltukta oturuyordu. Tüm gün kendini rahatlattıktan sonra, arabaya bindiği anda bütün endişeleri, paniği tekrar akın, akın gelmeye başlamıştı. Arabaya bindiği anda bunun şaka olmadığını, gerçekten bir yemeğe gittiğini ve hayatında daha önce hiç görmediği - ruh eşi olabilmesinden korktuğu- biriyle tanışacağını fark etti.
Her şey bir anda yüzüne çarpmaya başlamıştı, elleri titriyordu ve kendini durduramıyordu. Arada sırada Taehyung ve Jimin'e kayıyordu gözü, birbirlerine güzelce gülüp alçak bir ses tonunda konuşuyorlardı. Jeongguk bazen onlara baktığında içinde hoşuna gitmeyen duygular barındırdığını fark ederdi ve bundan çok korkardı.
Taehyung ve Jimin birbirlerinin ruh eşleriydi, üniversitenin ilk yılında tanışmışlardı ve göğüslerinde ki izleri fark edince çok zorlanmadan beraber olmuşlardı. Birbirlerine çekilmişlerdi ve hayat onlar için zor olmamıştı.
Taehyung ne zaman Jeongguk'a bu kadar korktuğu için kızsa, onun aklına bunlar geliyordu istemsizce. Beni anlayamaz diyordu, onlar için her şey çok kolay oldu, beni anlayamaz.
Yol boyunca parmağında ki yüzüklerle oynayıp kendini sakinleştirmeye çalıştı, Taehyung'un arada sırada dikiz aynasından ona baktığını hissedebiliyordu. Ama bir şey demeyecekti, çünkü eğer konuşursa patlayabilirdi.
Eninde sonunda konuşacaklardı ama, en azından oraya varmadan önce. Bir restoranda gidiyorlardı, bir grup yetişkin gibi şık bir restoranda yemek yiyip, şarap içeceklerdi ve Jeongguk hayatta kalmak için uğraşacaktı.
Gitmeleri gereken yer öyle inanılmaz uzak bir yer değildi, belki de yaklaşmalarına beş dakika kalmıştı ve Taehyung kendini tutamamış, Jeongguk ile sonunda konuşmaya başlamıştı.
"Beni kırmadığın için teşekkür ederim Ggukkie, nasıl hissediyorsun?"
Jeongguk iyi hissetmiyordu, hem de hiç, ama bu geceyi mahvetmek istemiyordu. O yüzden yüzükleriyle oynamayı bıraktı, boğazını temizledi ve hyunguna baktı.
"İyi olmaya çalışıyorum hyung, beni merak etme."
Taehyung'un yüzünde anlayışlı bir ifade vardı. Ama aynı zamanda da kaşları biraz endişeyle çatılmıştı, "Niye bu kadar korktuğunu anlamıyorum Jeongguk. Sadece biraz sakin olsan?"
Jeongguk iç çekmişti, hyungu ile bu konuşmaları yapmak onu yorar hale gelmişti. Onu asla anlamayacağını biliyordu, onun için her şey çok kolaydı.
"Beni anlayamazsın hyung. Anlamanı beklemiyorum. Elimden geldiğince sakin kalmaya çalışıyorum, merak etme."
Taehyung bununla beraber sıkıntılı bir şekilde tekrar yola dönmüştü, bir dakikaya varmaları gereken yere ulaşacaklardı.
Yoldan gözlerini çekmeden konuşmaya başladı esmer genç, "Eğer seni rahatlatacaksa, duyduğuma göre Hyung'un bir erkek arkadaşı varmış."
Jeongguk bununla beraber bakışlarını tekrar Taehyung'a dönmüştü, "Gerçekten mi hyung?" Sesi çok umut dolu çıkmıştı.
Taehyung'un sesi yumuşamıştı, "Evet gguk, o yüzden merak etme."
Jeongguk'un içine soğuk sular serpilmişti, bir sevgilisi olması büyük ihtimal ruh eşini bulduğu anlamına geliyordu, öyle değil mi? Yani Jeongguk'un bu denli korkması için bir sebep yoktu ortada.
Taehyung arabayı kenara çektiğinde, vardıklarını fark etmişti. Taehyung ilk kendi inmiş, sonrada Jimin'in kapısını açmıştı. Pembe saçlı genç de esmer gence güzelce gülümsemişti. Jeongguk bir süre onları izlemiş ve istemeden iç çekmişti, sonrada kendisi arabadan inmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
when your heart stings, yoonkook ✓
FanfictionRuh eşiniz ile karşılaştığınız vakit, göğüsünüzün üstünde bir leke oluşan ve kavuşamadığınız halde yavaşça kalbinizi delecek bir izin var olduğu bu dünyada, Jeon Jeongguk için ruh eşiyle tanışmak en büyük korkusu haline gelmişti.