"Okumaya başladığınız tarihi buraya yazabilirsiniz"
"Medya;Prenses Lalisa Manoban"
Lisa'dan;
Hasta yatağında duran Kraliçe Belle'ye baktım. Kısaca anneme.
Kraliyet Kuralları gereği anneme Kraliçe Belle, babama da Kral Joseph demek zorundaydım
Kraliyet Kuralları'ndan nefret ediyorum.
Kraliyet Kurallarını kısaca özetlemek gerekirse;
1-Hiç bir asile ismiyle hitap edilmeyecektir.
2-Her hangi bir Saray Hizmetlisi ile arkadaş olmak yasaktır.
3-Kral ve Kraliçe'nin Saray'dan dışarı çıkması yasaktır.
4-Saray dışına prenseslerin çıkması yasak olduğu gibi, köylülerin de diğer bölgesinde ki ülkeye gitmesi yasaktır.
5-Her prensesin ve prensin özel bir koruması olması gereklidir.
Benim özel korumam ise Jackson'du. Benimle aynı yaşlardaydı. Belki de benden bir yaş büyüktü? Yaşı kaç olursa olsun bir koruma olmak için fazlasıyla küçüktü.
Şuan annemin başında beklerken, o da benim hemen yanı başımda bekliyordu.
Benim, 2 ablamın ve 2 abimin baktığımız tek yer ise annemin hastalıktan yorgun düşmüş gözleriydi
Sanki son görüşüymüş gibi bakıyordu hepimize.
Birden elimi tuttu.
-Prenses Lalisa, lütfen ağlamayın
O ana kadar ağladığımın farkında bile değildim. Gözlerimdeki yaşları boş kalan elimle kabaca sildim. O hala Kraliyet Kurallarına uymaya çalışıyordu.
-Hala o Kraliyet Kuralları'nı mı düşünüyorsun anneciğim?
Anneciğim lafını duyan, benden bir yaş büyük olan ablam Alice hızlıca konuştu.
-Prenses Lalisa, böyle hitaplar kullanmayın lütfen!
Onun bu Kraliyet Kuralları'na uyma isteği benim için her zaman sinir bozucu olmuştu. Ama şuan tek düşündüğüm şey annemin durumu olduğu için onu umursamadım.
O sırada kapı hafifçe açıldığında herkes oraya bakmıştı. Bu Saray Hizmetlisi Bayan Emma'ydı. Hepimize teker teker göz gezdirdikten sonra hafifçe eğildi.
-Kral Joseph sizi görmek istiyor majesteleri
Herkes kafasını sallayıp Bayan Emma'nın peşine düşerken ben hala annemin elini tutuyordum. Annem ağzını oynatarak "git" dedikten sonra sözünü ikiletmeden odadan çıktım.
.
.
.Şuan hepimiz babamın karşısında oturuyorduk. İki kez öksürüp boğazını temizledikten sonra otoriter sesiyle konuştu.
-Sayın Prensler'im ve Sayın Prensesler'im Kraliçe Belle'nin durumunu biliyorsunuz.
Hepimiz evet anlamında nidalar çıkardık ağzımızdan.
-Kraliyet Şifacısı Bay Pruto bana bir bitkiden bahsetti. Her hastalığa çare olabilen bir bitki
Ben ani gelen heyecanla ayaklandım
-Ne duruyorsunuz o zaman, orduyu çiçeği bulmaları için göndersenize!
O ise otoriter sesini korudu
-Prenses Lalisa Pranpriya Manoban, yerinize oturun lütfen!
Dediği yer ile yerime oturdum. Derin nefes aldı ve devam etti.
-Bu çiçeğin nerede ve hangi bölgede olduğunu kimse bilmiyor. Her bölgeye bir ordu göndersem çok dikkat çekecek olduğu için ben de..
Duraksadı
-Ben de her bir bölgeye birinizi göndermeye karar verdim
Herkesin ağzından istemediğin dair mırıltılar çıkmıştı. Ablam Lucy konuştu.
-Kim hangi bölgeye gidecek Kral Joseph?
-Bu konu hakkında epey düşündüm. Hepiniz için uygun olduğunu düşündüğüm yerleri seçtim.
Otoriter sesini hala koruyordu. O güçlü bir adamdı.
-Prens Lucas AW Bölgesi, Prens Oscar XE Bölgesi, Prenses Alice PF Bölgesi, Prenses Lucy TH Bölgesi ve son olarak Prenses Lalisa YQ Bölgesi
AW Bölgesi cadılar bölgesiydi.
XE Bölgesi büyücülerin bölgesiydi.
PF Bölgesi isyankarların bölgesiydi.
TH Bölgesi kurt adamların bölgesiydi.
Ve son olarak en tehlikeli olan YQ Bölgesi vampirlerin bölgesiydi.
Cidden, oraya gidip sağ kalan hiç bir tür görülmemişti şu ana kadar. Belki de üvey olduğum için ölmemi istiyordu.
Düşüncemi saygı çerçevesinde belirtmek için söz hakkı aldım.
-Kral Joseph, kararlarızı sorgulamak bana düşmez fakat neden YQ Bölgesi'ne neden ben gidiyorum?
-Dediğiniz gibi Prenses. Kararlarımı sorgulamak size düşmez.
Sinirlenmeye başlıyordum
-Sırf üvey olduğum için mi oraya gönderiliyorum? Öz çocuklarının canının yanmasından korktuğun için mi beni göz göre göre ölüme yolluyorsun!?
Sakince konuştu.
-Prenses bence bugün yeterince saygısızlık yaptınız. Söz konusu Kraliçe'nin sağlığı. Şimdi odadan çıkabilirsiniz. Hepiniz.
Yine ayrımcılık yapıyordu. Yine beni onlardan ayırıyordu. Herkes odadan çıkarken ben hareket bile etmemiştim. Yavaşça gözlerim dolmaya başlarken fıısldadım
-Sen zaten hep onları daha çok sevdin!