Gözleri, kasvetli havaya güneş gibi doğdu. Ela rengi gözlerini hiç çekmeden gözlerimden kollarını açtı, yerimi almam için.
"Günün sonunda kollarımda olacaksan eğer tüm kötülüklere göğüs germeye hazırım, Alexis." dedi vücudumu sarmaladığında.
"Böyle konuşma sevgili! Senin acılar içinde olduğun düşüncesi...Hele ki acının benden gelmesi...Nasıl bir ıstırap olduğunu bilemezsin!" Kurumuş dudaklarımı ıslattığımda biraz daha yaklaştı.
"İzin ver, güzelim,"
Dudakları hayat verirken dudaklarıma sırtımdan bir darbe aldım.
Abartı ile kollarından kayıp giderken son anda tuttu ve acı bir çığlık attı.
"Sevdiğim kadını benden çekip almanın cezası ikinizede ölüm olmalıydı!" Louis'in sesi sahnede yankılandığında ikinci darbe de Zayn'e geldi ve yanıma yığıldı.
"Ölürken bile seviyorum seni, Alexis."
Son sözleri ile ortam karanlık bir hal aldı ve alkış sesleri mekânı esir aldı.
Işıklar açılmadan tüm oyuncular sahnede selam vermek için yerini aldı. Yorgunlukla gözlerimi kapatırken Zayn ellerimden kavrayarak destek verdi.
Işıklar açıldığında beş kişilik dev kadromuz seyircileri selamladı. Louis mikrofonu alıp teşekkür konuşmasını yaparken en önde ki grup dikkatimi çekti. Birkaç takım elbiseli adam hiç de buraya aitmiş gibi değillerdi. İlk defa böyle tipler bizi izliyor olmalıydı. Genellikle bizi izleyen tayfa belliydi. Gençler ve genç kalanlar...
"Bunlar kim amına koyayım?" dedi Alvin kulise geçerken her zaman ki açık sözlülüğü ile.
"Adamım ne zaman üslup denen kavramı öğreneceksin?" Erica ile klasik sohbetlerine girerken Zayn 'in olmadığını fark etti.
"Şu izbandutlar Zayn 'in ahbapları sanırım. Kapıda konuşuyorlar." Louis sıkıntılı halimi fark etmiş olmalıydı.
"Sen tanıyor musun?"
"Yani eskilerdense pek hatırlamıyorum. Bilirsin kafan uçukken..."
"Anladım, Lou." Sözünü kestiğimde daha ne duruyorum ki diye kendimi sorguladım. Gidip görmek ve kendisine sormak daha iyiydi.
Bizimkiler kuliste toparlanıyordu. Büyük ihtimalle yarım saat sonra Bradford'a gitmek için külüstürümüzle yola koyulurduk. Kulisten çıktığımda koridorun sonunda olduklarını gördüm. Zayn 'in arkası dönüktü ve otuzlu yaşlarda olduğunu varsaydığım bir adamla konuşuyordu.
"Birbirimizi kandıramayalım eski dostum. İkimizde senin neler yapabileceğini gördük..."
"Bıraktım artık, Henry."
Kısa ve net.
"Ne kadar kazanıyorsunuz? Eminim sana vaat ettiklerimin çeyreği bile olamaz."
"Bak b-"
Sözünü kesti ve Henry devam etti.
"Kendine gel, Malik. Sen bu sahneden ve burada ki insanlardan daha fazlasısın. Ekibini topla ve gel. Bu köhne yerde ölüp gitmeyi kim ister ki amına koyayım?"
"Bitti mi?" Soğukluğu üzerindeydi.
Henry ile bir şeyler daha fısıldaştıklarından ayrılık vaktinin geldiğini anladım. Yanına gitsem mi geri mi dönsem diye düşünürken Henry bir elini kaldırdı ve selamladı.
"Görüşmek üzere güzel bayan!"
Birden Zayn 'in bakışlarının esiri altına girdim.
"Güzelini siktirme Henry."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The End • Malik
Fanfiction"Zayn," Adı ağzımdan uzun süre sonra ilk kez dökülüyordu. "Beni seviyor musun?" Hiç tereddütsüz saniyelere izin vermeden cevapladı. "Evet." Bu beni gülümsetirken mırıldandım."Neden bu haldeyiz o zaman?" İşte şimdi düşünüyordu. "Artık uzaktan daha gü...